ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ İlk bölümde Orta Asya

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ İlk bölümde Orta Asya mimarisinin bazı unsurlarının...

145 downloads 357 Views 1MB Size
CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ İlk bölümde Orta Asya mimarisinin bazı unsurlarının Anadolu’yu etkilediğinden söz etmiştik. Bu etkileşim İran üzerinden Erzurum-Sivas hattından Anadolu’nun batısına doğru yayılır. (Bir de Güney-doğu Anadolu’da Diyarbakır-Gaziantep yöresinde Suriye üzerinden gelen Zengî mimarisinin etkilerine rastlanır.) Anadolu’da ortaya çıkan Türk mimarisi farklı karakteristik özellikler geliştirmiştir. Bunların en önemlisi kuşkusuz mukarnastır. Mukarnas özellikle kapı ve mihrap üst boşluklarını doldurmak üzere tromptan geliştirilmiş bir mimari elemandır. Erzurum Ulu Camii ve Yakutiye Medresesi gibi yapılarda kubbe içinin tamamı mukarnas dolgu olarak yapılmıştır.

Erzurum Ulu Camii- Kubbe içi

Orta Asya mimarisindeki bazı unsurlar Anadolu Selçuklu döneminde de devam eder. Anıtsal nitelikli taç kapılar, işlevsel olmayan minareler gibi mimari elemanlara Anadolu Selçuklu mimarisinde de rastlanır. Yukarıda da söz edildiği üzere taç kapılar Selçuklu mimarisinin en karakteristik özelliğidir. Yapıdan daha yüksektirler. Taş bloklar halinde inşa edildikten sonra üzerindeki süslemeler yapılır. Bu nedenle ustaların hata yapma şansları yoktur. Diyebiliriz ki Selçuklu yapılarında en iyi planlanan unsur taç kapılardır. Taç kapıların eni ile yüksekliği arasında 2/3 gibi bir altın oran bulunur. Taş işçiliğinin en abartılı örneğini Divriği Ulu Cami ve Medresesi’nin taç kapılarında görebiliriz. Buralardaki taş işçiliği adeta oyma değil yapıştırma izlenimi verecek derecede zengindir. (Bu nedenle yapı UNESCO tarafından insanlığın ortak kültür mirası listesine Türkiye’den ilk giren eser olmuştur.)

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Divriği-Ulu Cami Taç kapısı

Erzurum Çifte Minareli Medrese

Erzurum Çifte Minareli Medrese gibi daha başka yapılarda da işlevi olmayan minarelere rastlanır. Sivas Gök Medrese ve Çifte Minare’de en muhteşem düzeyine ulaşan bu minareler dekoratif olmaktan ileri gitmez. Selçuklu yapılarında süslü ön cephelere karşın genellikle süslemesiz ve düz iç mekan eğilimi vardır. Sivas İzzettin Keykavus Şifaiyesi’nde Sultanın türbesinin ön cephesi gibi istisna olan iç mekan süslerine rastlanır.

Sivas- İzzettin Keykavus Şifaiyesi-Türbe ön cephe

Konya-Karatay kubbe içi

Keykavus Şifaiyesi iç mekanında üstü sırlanmış tuğla tekniği kullanılmıştır. Tercih edilen renkler turkuaz, patlıcan moru gibi Selçuklu çinilerinde ağırlıklı olarak kullanılan renklerdir. Konya Karatay Medresesi’nin kubbe içi tamamen çini kaplanmış olup geçmeleriyle bir gökyüzü atmosferi oluşturmaktadır. Selçuklu camileri düz ve oransal olarak devasa sayılmayacak insani boyutlardadır. Bu durum Selçuklu sultanlığının azamet iddiasında olmayan niteliğinin mimariye yansıması olarak düşünülebilir. Selçuklu camiinde genellikle kubbe yoktur. Olanlarda ise merkezi kubbe tarzında olmayıp

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

mihrabın üst kısmında yer alan küçük ölçekli bir yapıdadır. Malatya Ulu Cami, Kayseri Hunat (Huand Hatun) Cami bunun güzel örnekleridir. Bazı yapılarda bu mihrap üzerindeki kubbe yuvarlak değil de sivri külah şeklinde olabilir. Örneğin Divriği Ulu Cami mihrap üstü kubbesi böyle sivri külah kubbe tarzında yapılmıştır. Bu sivri külah kubbeler daha çok Selçuklu kümbetinden esinlenmiş gibi durmaktadırlar.

Divriği-Ulu Camii içi

Sivas Ulu Camii içi

Konya Alaattin Camii içi

Merkezi kubbe olmadığından tavan genellikle çok sayıda sütun tarafından taşınır. Bu halleriyle Selçuklu camilerinin iç mekanları sütun denizi gibidir. Divriği gibi çok süslü iç mekanlara rastladığımız gibi, Sivrihisar ve Afyon Ulu Camilerinde olduğu gibi sütunları ağaçtan yapılmış camiler de görülür. Ağaç sütunların yüzyıllar boyu dayanabilmeleri için bu sütunlar sedir ağacından yapılırlar. Sözün burasında ulu cami mimarisinden de söz etmek gerekmektedir. Bir gelenek olarak Cuma namazı bir kentte sadece bir camide kılındığından kentlerde Ulu Cami, Cuma Mescidi, Cuma Camii, Cami-i Kabir gibi isimlerle bir merkezi cami bulunurdu. Selçuklular devrinde bu cami tipi sadece kentin en büyük camii olmakla kalmayıp aynı zamanda bir mimari tarzını ifade etmekteydi. Cami kıbleye cepheli bir dikdörtgen şeklinde idi. Mihrap ile aynı hizadaki girişten mihraba doğru bir hol uzanırdı. Eğer mihrap üstü kubbe varsa bu kubbenin sonunda mihrabın üzerinde bulunurdu. Yanlarda ise bu orta hole dik olacak şekilde üç ayrı hol bulunurdu. Bu holler duvarlar değil sütunlar ile birbirinden ayrılırdı. Bu Ulu Cami modelinin Anadolu’daki ilk örneği Sultan Melikşah tarafından kiliseden camiye çevrilerek eklentilerle büyük bir yapılar topluluğu haline getirilen Diyarbakır Ulu Camii’dir. Son örnek ise İzmir Selçuk’ta bir beylikler devri yapısı olan Aydınoğlu İsa Bey Camii’dir.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Giriş Kapısı

Ulu Cami mimari tipi

Kayseri-Hacı Kılıç Camii

Divriği Ulu Camii

Selçuklu mimarisinde kubbe işçiliği gibi minare işçiliği de henüz gelişme aşamasındadır ve belli bir şekil kalıbına oturmamıştır. Örneğin Osmanlılarda minare sadece camilerde bulunur tek minare ise caminin arka sağında, çift ise arka sağ ve solunda bulunur. Selçuklularda minare medreselerde de bulunabilir. Ön cephede, kapının üstünde yanında, her yerde bulunabilir. Henüz bina ile orantılı bir ölçüye sahip olmadığı gibi, şerefe kapısı da her minarede kıbleye bakmaz. Selçuklu medreseleri de camilerden aşağı kalmayan hatta daha ustalıklı mimarileriyle göz dolduran yapılardır. İster kapalı avlulu ve nisbeten daha küçük boyutlu olsun ister açık avlulu ve daha büyük boyutlu olsunlar Selçuklu medreselerinin ön cepheleri ve taç kapı işçilikleri muhteşemdir. İlk örnekler olan Tokat ve Niksar’daki Yağıbasan medreseleri her ne kadar moloz taştan yapılar ise de medrese mimarisi kısa zamanda Kayseri’deki Gevher Nesibe Külliyesi ile olgunlaşmaya başlamıştır.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Kayseri Gevher Nesibe Tıp Külliyesi

Konya İnce Minareli Medrese

Tokat Yağıbasan Medresesi

Tokat Niksar Yağıbasan Medresesi

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Sözün burasında şunu belirtelim ki Türklerin Anadolu’yu bir vatan olarak benimsemeleri 1176 Myryakefalon Savaşından sonra gerçekleşti denilir. Bunun en önemli kanıtı büyük ölçekli kültür yapılarının ancak bu tarihten sonra yapılmaya başlanmasıdır. 1176’dan önce yapılan büyük ölçekli binalar yukarıda sözü edilen Yağıbasan Medreseleridir. Onlarda da mimari ustalık eseri görülmez. XIII. yüzyıl Anadolu Selçuklu mimarisinin altın çağıdır. Bugüne kadar ulaşan ve hemen hepsi bulundukları yerin simgesi haline gelen yapılar bu yüzyıldan kalmadır. Açık avlulu medrese tipinin en muhteşem örnekleri Erzurum Çifte Minare, Sivas Çifte Minare, Sivas Gök Medrese, Kayseri Sahibiye ve Gevher Nesibe Medreseleri, Tokat Çukur Medrese gibi yapılar hep bu asra aittir.

Sivas Çifte Minareli Medrese

Bu yapılar hem ön cephe düzenleri hem de iç mekanlarının ihtişamı bakımından son derecede önemli sembol yapılardır.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Erzurum Çifte Minareli Medrese

Sivas Gök Medrese

Kapalı avlulu medreseler de kendi ölçülerinde oldukça iddialı yapılar olarak tasarlanmışlardır. Erzurum Yakutiye, Konya İnce Minareli ve Karatay Medreseleri, Kırşehir Cacabey, Afyon Çay Medresesi gibi yapılar önemli kapalı avlulu medrese örnekleridir.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Erzurum Yakutiye Medresesi ve kümbeti

Kırşehir Cacabey Medresesi

Konya Karatay Medresesi

Konya İnce Minareli Medrese

Selçuklu dönemi mimari denilince üzerinde durulması gereken bir başka yapı türü de kümbetlerdir. Selçuklular döneminde henüz standart bir türbe mimarisi oluşmamıştır. En yaygın olarak kabul edebileceğimiz mimari unsur kümbet olarak adlandırılır. Kümbet tek başına ayrı olarak inşa edilebildiği gibi, her hangi bir yapıya bitişik olarak da yapılabilmektedir. Bağımsız kümbet yapılarının en tanınmış örneği Kayseri Döner Kümbet’tir. Erzurum’daki Üç kümbetler, Erzincan-Tercan’daki Mama Hatun Türbesi, Amasya Torumtay Türbesi bu türün en bilinen örneklerindendir. Kümbetler genellikle iki katlı olarak yapılırlar. Hazire denilen mezar alt katın zemininde yer alır. Üst kat ise sohbet ve ibadete uygun şekilde yapılmış boş bir mekandır.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Erzurum Üç Kümbetler

Tercan- Mama Hatun Türbesi

Kayseri-Döner Kümbet

Amasya- Torumtay Kümbeti

Türbe olarak kabul edilecek mekanlar bakımından Selçuklu devri çeşitlilik arzeder. Bağımsız kümbetler dışında belli binalara bitişik yapılan türbe odalarına da sıklıkla rastlanır. Erzurum Yakutiye ve Çifte Minareli Medrese, Kayseri Gevher Nesibe, Kayseri Hunat, Sivas Keykavus Şifaiyesi, Divriği Ulu Cami, Konya Alaattin Camii Sultanlar Türbesi gibi yapılara bitişik olarak yapılmış kümbetler karşımıza çıkar. Eskişehir Battalgazi Ümmühan Hatun Türbesi açık ön cephesiyle bir istisna oluşturur. Külliye tarzındaki kümbet yapılarının en ünlüsü kuşkusuz Konya Mevlana Türbesidir. Pek çok mezarın yer aldığı büyük bir hazire mekanı içinde, kümbetin altına rastlayan yerde Mevlana, babası ile birlikte yatmaktadır.

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Konya-Mevlana Türbesi

Konya-Mevlana Türbesi içi

Türbe konusundaki diğer bir gelenek de binaların içindeki türbe odalarıdır. Cami, medrese, mescit gibi yapıların banileri bina içinde kendilerine bir türbe odası ayırırlar, ölümlerinden sonra da buraya gömülürlerdi. Bu tip türbelerde ayrı bir mimari özellik yoktur. Konya –Karatay, Konya-Sahip Ata, Sivas Buruciye, Kırşehir Cacabey bu türbe tipinin tanınmış örnekleridir.

Kırşehir Cacabey Türbesi

Konya Sahip Ata Fahreddin Ali Türbesi

CEZMİ KARASU- TÜRK SANATI TARİHİ NOTLARI-ANADOLU SELÇUKLU MİMARİSİ

Selçuklu kervansarayları en büyük planlı yapılar olarak karşımıza çıkarlar. Birisi insanların barınması için açık avlulu diğeri hayvanların barınması için kapalı olan iç içe iki mekandan oluşurlar. Taç kapıları yine esaslı taş işçiliği ile inşa edilmiştir. Genellikle kırsal kesimde bulunurlar. Bazılarının ortasında sohbet ve ibadet amaçlı olarak köşk mescit bulunur.

Sultanhan –Konya-Aksaray Yolu

Köşk mescit

Kervansaray planı-Bünyan Tuzhisarı Sultanhanı