İbu ul- 'Arab!, şüphesiz ki, Islam kültür çevresinin yeti ştirdiği en önde gelen karizmatik şahsiyetlerden biridir. O, özellikle Anadolu'daki kültür h...
Ders Kitabı: 486. BILGISAYAR. UYGULAMALARI. Doç. Dr. Ferit Kemal SÖNMEZ. Doç. Dr. Ahmet ÖZTÜRK. Dr. Halit APAYDIN. Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi ..... Şk Kullankaaar. • fialgakm. ▫ âyarlar. 1321. •. Yardım. AHMET ÖZTÜRK Olurıanunıı Kapat. BisM
PREFACE Each year, millions of feet of wire and cable are installed in all types of buildings and are subjected to many different environmental conditions
8 Cemil Meriç, Umrandan Uygarlığa, Haz. Mahmut Ali Meriç, İstanbul 1996, s. 81. 9 A. Dauzat, Dictionnaire étymologique'de, civilisation'un 1752'den itibaren Turgot tarafından kullanıldığını belirtmektdir. Ancak bu bilgiyi aktaran Lahbabi'ye göre de t
Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Yönetmeliği 2 Ayrıca İlçe Belediye Bakanlığınca, bu Yönetmelik hükümlerinin uygulanmasında tereddüt edilen
FOR COMMITTEE USE ONLY, NOT FOR SALE OR DISTRIBUTION UL 2079 Tests for Fire Resistance of Building Joint Systems
H05V2-K UL / H07V2-K UL H05V2-K UL / H07V2-K UL are internationally approved harmonized, UL/CSA and AWM/MTW approved PVC European flexible single-conductor wires with
Download 99. روبصلا. Asma'ul Husna. "Dialah Allah, tidak ada Tuhan yang berhak disembah melainkan Dia, Dia mempunyai asmaa'ul husna (nama-nama yang baik).
2 •Kalpte iletinin oluması ve yayılması yapısal ve elektrofizyolojik olarak farklılamı dokularca sağlanır •İleti sistemindeki pacemaker hücrelerinin
Prof.Dr. Öznur Özdoğan (Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Din Psikolo. jisi . Anabilim Dalı Öğretim Başkanı) KİŞİSEL BİLGİLER
UL & CSA Application Groups 2 CSA Specification: An application group is determined by the pollution degree and by the distances between the
UL Evaluation Report . UL ER2453-02 . Issued: April 5, 2017 . Visit UL’s On-Line Certifications Directory: www.ul.com/erdirectory for current status of Report
International Human Resource Management 3rd Edition Chris Brewster, Paul Sparrow, Guy Vernon and Elizabeth Houldsworth Chris Brewster is Professor of International
Türkiye'deki siyasal islamcı söyleme etkisi, çalışmamın ana temasını oluşturmaktadır. Tezimde modern ... 1908 islamcılığın, İmparatorluktaki diğer siyasi düşünce akımları gibi resmen siyasallaştığı ..... 19 Ali Bulaç, İslam'ın Üç Siyaset Tarzı veya İ
2.2.3 pengertian pendidikan dalam islam ... konsep pendidikan islam menurut pemikiran ibn khaldun : suatu kajian terhadap elemen-elemen kemasyarakatan islam
emoțional, care îți va oferi încredere în forțele proprii, dragoste de viață, precum și sentimentul unei comuniuni ...... oalele sub presiune;. • sterilizările la temperaturi înalte;. • prăjelile. Pregătirea alimentelor: ➢ Spălaţi-vă pe mâini cu apă
Bu yazının başlığı, İbn Arabi'nin düşüncesine aşina olan okuyuculara oldukça iddialı gelebilir. Onun dil hakkındaki düşüncesi ve bunun tabiî bir sonucu olan mistik harfler ilmi elbette Şeyhü'l-Ekber'in eserlerinin en temel, aynı zamanda hayli senteti
During the life of Ibn Battuta, Islamic civilization had spread through much of the known world. It stretched from West Africa across northern Africa into the Middle East. It went even further east to India and Southeast Asia. Muslims called this are
Download Konsep Perubahan Sosial Di Indonesia. Asrul Muslim. Jurusan Pendidikan Sosiologi. Fakultas Ushuluddin dan filsafat UIN Alauddin. Alamat: Makassar. Abstrak. Ibn Khaldun adalah sosok yang sangat teliti dalam melihat fakta-fakta sosial di
SuiteUsefConsultant Ul NUmbersSecretary Tel. No. Fax No. Suite Consultant Secretary Tel. No. Fax No. Main Reception 01 – 645 9000 Accounts (Patients) 01 – 645 9250
Surah Yaseen Daily 03. Dua for the Protection against 13 all evils. Dua tor Protection Daily 14. Dua for the'Protection of ono's home and possessions against tire
Syi‘ah. Mazhab ini adalah mazhab yang cukup berkembang di Persia sejak era Dinasti Buwaihi, bahkan sampai sekarang
ANKARA ÜN İ VERS İ TES İ ILAHIYAT FAKÜLTES İ YAYINLARI CIX
.
Ebii'l-esasen 'Ali b.
el-BağdAdI
MUHYIDDİN İBN UL-`ARAB İ'NİN MENKABELERİ (ed-Durr u§-Semin fi Men4ib i ş -Şeyh Muhyiddin)
Çevirenler Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas
ANKARA UNIVERS/TES/ /LkIliYAT FAKULTES/ YAYINLARI CIX.
Ebül-esasen 'AH b. IbrWıim
el-BağdMi
MUHYİDDİN İBN UL-`ARABNİN MENKABELERİ (ed-Durr u ş-Semin, fi Men4ib i ş- Şeyb. Mubyiddin)
Çevirenler
Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas
Bu eser, Türkçe'ye, Dr. Ş alülnıddin el- Muneccid'in, "Mentılabu İbn cArabl" adıyla 1959 yilmda Beyrut'da yay ınladığı edition critique'den çevrilmiştir.
ANKARA tNIVERSITESI BASIMEV İ — ANKARA 1972
İ Ç İ NDEK İ LER Sahife
Çevirenlerin Onsözü
5
Metni Yay ınlayanın Onsözü
7
Yazmanın Tavsifi İnceleme Metodumuz
14 15
ED-DURR US-SEMIN FI MEN A.RİB İş - Ş EYI-J MUIİYİDDIN 17 =İNCI BÖLÜM
20
İbn ul-cArabi'nin I3âlleri
20
Birinci Zümre
23
İkinci Zümre
30
Üçüncü Zümre
35
İKINCI BÖLÜM
37
Sözleri ve Eserleri
37
Müstensihin ifadesi
63
Transkripsiyon Alfabesi
64
3
ÇEVİ RENLERİN ÖNSÖZÜ
İbu ul- 'Arab!, şüphesiz ki, Islam kültür çevresinin yeti ştirdiği en önde gelen karizmatik şahsiyetlerden biridir. O, özellikle Anadolu'daki kültür hayatını, Tasavvuf cereyanlarnu yüzy ıllardan beri kuvvetle etkilemi ş bulunmaktadır. Günümüzde ise O'nun etkisinin -t ıpkı büyük mutasavv ıf ve ş air Mevlana Celâleddin Râmi. gibi- Islam aleminin d ışına taşmakta olduğunu görüyoruz. Bu kitab ı edition critique olarak yay ınlayan Dr. Salâhuddin el-Muneccid'in belirttiği araştırmacılar dışında Toshihiko Izutsu ile Nihad Keklik'i de zikredebilir; hattâ, Peter L. Berger ve Thomas Luckmann gibi de ğerli bilgi ve din sosyologlarmın da baz ı eserlerinde bu büyük Islam mutasavv ıf ve filozofunun kendilerine etkisini dile getirdiklerini söyleyebiliriz. Elinizdeki bu küçük eser, İbu ul- (Arabi hakk ında gelişigüzel yazılmış bir menkabe kitab ı değildir. Okuyucu burada, daha çok Ibu ul-cArabi etraf ında insanlar arası birtakım ilişikleri, çekişmeleri, O'nun ö ğretisine kar şı biribirinden farklı davranışları bulacaktır. Eser, bu büyük ş ahsiyetle ilgili bir kaynak kitap olmak durumu yan ında, yurdumuzda Ibn ul-cArabi etraf ında geliştirilecek olan ilmi araştırmalara da bir katkısı olacağı düşüncesiyle dilimize çevrilmiştir Dolayısiyle, yayınlanmasını sağlayan Fakültemiz Dekan ı sayın Prof. Dr. Ne ş 'et Ça ğatay ile Yay ın Komisyonu'nun sayın üyelerine; titizlikle basılmasma emek veren Ankara Üniversitesi Bas ımevi'nin sayın görevlilerine içten te şekkürlerimizi sunmakla k ıvanç duymaktayız. Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, Ocak 1972
M. Rami Ayas Abdulkadir Şener
5
METN İ YAYINLAYANIN ÖNSÖZÜ
Feylesof mutasavvıf İbn. ul- 'Arab', aslında Endülüslii olup, bir bakıma
Şamlı da sayılır. O, İ sl dm Ta ş avvuf Felsefesi ş ahsiyetlerinin en büyüklerindendi. Ona, Tasavvufun felsefesini yapmada yard ımcı olan yüksek bir akıl, parlak bir anlay ış , yarat ıcı bir hayâl, co şkun bir duygu, derin bir ilim, geniş bir ufuk, hüküm çıkarma, kar şılaştırma ve delil gösterme bakımından büyük bir kudret verilmi şti Böylece O, ş ahsiyetinin derin izlerini ta şıyan özel bir meslek kurmu ş , çeşitli mensubları bulunan bir okul meydana getirmi ş , kendisinden önce veya sonra gelen filozof mutasavv ıfların çoğunun gücünün üstünde yüzlerce eser yazm ıştır. İlmi, O'nu vandet-i vücdd'a götürmüş , bu görüşü Kur'dn, İladls ve ‘I/m-i Ke/rı m'dan, Yeni Eflatunculuk, Stoactl ı k ve benzerleri gibi çe şitli felsefi kaynaklardan, kendisinden önceki mutasavvıflarm, Z dhiriye ve B ü t ı niye gibi bâzı İslâm fırkaların ın görüş lerinden aldığı ilhamlarla felsefi bir ö ğreti (mezheb) olarak ortaya koymu ş ; ve buna kendine özgü damgasını vurmuştur. Ş am'da kendi öğretisine göre yazd ığı Fuş dş u'l- İ-Iikem adlı eseri ile öteki eserlerinde, görü şlerini Tasavvufi bir dille aç ıklamıştır. Onun bu kendine özgü dilinde birçok remzler, benzetmeler, i şâret ve mecazlar vard ır. Kendisine gelen ilhamları, olduğu gibi, bâzan da kapal ı bir ş ekilde yazm ıştır. Dolayısıyle, eserlerini okuyanların, önce O'nun dilindeki terimleri (I ş t ı l ci lı) bilmesi, Ta ş avv uf'dan ve tasavvufi mânalardan zevk duymas ı gerekir. Bu bilgi ve zevk, aslında herhangi bir mutasavv ıfı anlamak için de ş artt ır. Bu durumu bilen İbni 'Arab', Tasavvufi ı st ı lahlar hakkında ayrıca bir risâle yazm ıştır; nitekim O, ıstılahi mânalara eserlerinde yer yer i şâret etmi ştir. Çünkü, Tasavvuf kitaplarını okuyanlarm ço ğu, Tasavvufun dilini (t ermin oloj bilmiyor, bu kitaplardaki deyimleri halk aras ında yaygın olan mânalarma göre yorumluyor ve Ş erl` at'ın zâhiri ile çat ışma durumuna düşüyorlardı. Ya da onlar, riydiet ve miiceihede'de mutasavvıfların tecrübelerini ya ş amadıkları için, okuduklarmdan z evk almıyorlar ve bu yüzden mutasavv ıfları da kapalılık, ş atdlı at, hattâ kufr ve z ı nd ı kl ı k ile itham ediyorlard ı.
7
İbn. ul- cArabi'nin durumu da böyle oldu. Birçoklar ı, özellikle ölümünden sonra birtak ım fakihler O'na hücumlarda bulunmu şlar,O'nu yermi şler ve zındıklıkla itham etmi şler, hattâ istisnâs ız bütün kitaplarının okunmasını yasaklamak istemi şlerdir. Çünkü onlar, O'nun eserlerindeki sözleri, günlük hayatta kullan ılan anlamlarma göre yorumluyorlar, Tasavvuf ıstılâhm daki anlamlarma ba ş vurmuyorlardı. Böylece, z hir'ini alıp, bunun ötesindeki brit ı n'ına önem vermiyorlard ı. Sonra, mutasavv ıfların maksatlarını anlamak için zaruri olan mücc-thede'ye girişmemiş ve riyc1iet tecrübesini edinmemi ş olduklarından, tasavvufi z ev Ic'den de yoksun bulunuyorlard ı. O'nu, tanıyamadıkları ve anlıyamadıkları için yeriyorlard ı. Onlar, sdı /ik'i olmadıkları ve bilmedikleri bir ilmin yabanc ısı idiler. Ancak, İbn ul- (Arabryi birtakım fakihlerin böylesine vermeleri, di ğer bilginlerde O'nu savunma gayretini uyand ırdı. Bu bilginlerin kimileri mutasavvıf, kimileri de Tasavvuf s ırlarını ve ıstılâhlarmı bilen ya da sözü ehline teslim eden fakihlerdi. Onlar da, İbni cArabryi savunmaya ba şlamışlar, O'nun o güzel menkabelerini anlatm ışlar, bilmediği için düşmanlık eden birinci zümreyi reddetmi şlerdir. Nitekim, kişi bilmediğinin düşmanıdır. Böylece iki zümre arasmda bir sava ş başladı. Bu savaş , o derece şiddetli idi ki, birkaç yüzyıl sürüp gitti. Bu gün bile onun izlerini görmekteyiz. Çünkü fakihler, donuklukları, dar görüşlülülderi yüzünden, bu filozofu en az zındıklık ve küfr'le itham etmi şler; O'na ba ğlananlar ise fakihlerin, bilgisiz, sapık, ilim ve anlayış kapılarını Allah'ın kendilerine açmad ığı kimseler olduklarını ileri sürerek, onlara kar şı çıkmışlardır. Onu yeren ve tekfir edenler aras ında, el- Vâsiti, el- Bedr ibni Cemaca, ez- Zeynü'l- grâki, İbni Teymiyye, Ebu ljayyün el- Endelüsi, İbni Haldun, ve el- Bilsâcl v. s. vard ır. Bunlar, t ar Usat ehli değildir. Onu destekleyen ve savunanlar aras ında da el- Küdl. ez- Zemlekâni, Firüzübâdi, el- Küri.' el- Ba ğdâdi, ömrünün sonlarına doğru el- `Iz ibni cAbdisselâm, Süyüti, Sacrâni, ibni Meymfin v.s. bulunmaktad ır. Savaşın tabii bir sonucu olarak, İbn ul- cArabryi savunma ya da yerme ve reddetme konusunda çe şitli risâleler ve birçok kitaplar yaz ılmıştır. *
Bu kitabın yazarı Ebül-ljasen `Ali b. ibrühim b `Abdillüh b. Ibrühim b.Yüsuf el-Kâri' el- Ba ğdâdi, İbn ul- cArabrnin menkabeleri ve O'nu savunma konusunda ilk eser yazanlar aras ında bulunmakta olup, Hicri sekizinci yüzy ıl mutasavvıflanndandır. Elimizdeki kitaplarda Onun hal tercümesini bulamadık. Bu kitabın sonunda O'nunla ilgili birtakım lâkaplar vard ır ki, bunlardan, O'nun büyük bir mutasavv ıf, şeyh ve mürşid olduğunu çıkarabilmekteyiz. 8
Bu kitap, yazar ının hayatı hakkında bize, az da olsa bir ışık tutmaktad ır. O, FIrüzabadFyi "şeyhimiz" sözüyle vas ıfland ırıyor ve O'ndan, Dehli'de, H. 784 yılında ders dinlemi ş olduğunu zikrediyor'. Firazabadi, ülkeleri dola şmış , Anadolu, Hint, Yemen ve Ş am'a gitmi ş , Zebid'de ölmüştür. 2 Bu işaret bize iki husüsu; yazarın Hicri sekizinci yüzyılda yaş adığını ve Hindistan'a uğramış olduğunu göstermektedir. el- Kari', ayn ı zamanda bu kitab ını, "aziz kardeşim" diye, şeyh
9
4. Son olarak, Yemende el-Firikabadi ile İbrı, ul-tlayyat aras ındaki, Mulıyiddin ibn ul- cArabi'den ötürü ortaya ç ıkan tartışmaları anlatmaktadır. Nitekim, bu tart ışmalara bazı kaynaklarda da i ş aret edilmektedir. Biz, burada, İbn ul-
6. Fihristu Kutubi ibni `Arab!, Haydarabad, )k- şafiyye'de yazma; Gorgis cAvvad ve Ebu'l-
10
3. ez- Zehebi, al- Mulıtaşar ul- Muktdcu ileyhi min Tdriki Ba ğddd li ibn id- Dubey şi, c.I, s. 102, Bağdüd 4. e ş- Safedl ( — H. 764), el- Vdfi bi'l- Vefeydt, yazma 5. İbn Şakir ( — H. 764), Feviit ul- Vefeydt, 6. el- Yifici
c. II, s. 301, Bülük
( — H. 768), Mir'Cıt ul- Ciniin, Kahire
7. İbn Ke şir ( — H. 774), el- Biddye ve'n- Nihdye, Kahire 8. İbn Hacer ( — H. 852), Lisdn ul- Mizün, c. V, s. 311-315, klaydarübüd 9. el- Ilazreci ( — H. 812), el- cAsced ul- Mesbük, yazma 10. İbn Tagriberdi ( — H. 874), en- NucCı m uz- Zdhira, e. VI, Kahire
s. 329,
1]. eş - Sacrüni ( — H. 973), et- Tabakdt u'l- KubrCı, c.I, s. 163, Kühire 12. eş- Sacrüni, el- Yavdkit ve'l- Cevahir, e. VI, s. 14, Kühire 13. el- Munüvi ( — H. 1031), el- Kevdkib ud- Durriyye fi Terdeimi'sSddet i ş- ŞCıfiyye, yazma 14. el- Munüvl, Tabakta ul- Evliyd', yazma 15. İbnu'l- (I ıngtd ( — H. 1089), şelerCıt uz- Zeheb, c.V, s. 190-202, Kühire 16. el- Makkari ( — H. 1134), Nefk ut- T ıyb, Muhyiddin yayımı 17. el- Makkari, Ezhdr ur- Riyd4, yazma 18. el- Ijonsüri (Hicri XII. yüzy ıl), Ravdtıt ul- Cenndt, s. 632-637, Iran 19. Cemil beg el- (Anıl ( — 1927), `Ukild ul- Cevher, s. 13-39, Beyrüt, 1326 20. TÜM cabdu'l- Baki Sürür, İbnu
Kühire, 1955
IV- O'nu Savunan ya da Yeren Eserler 1. el- Vüsiti ( — H. 711), Eşi
ft
3. el- Firüzübüdi ( — H. 811), Riscile bi ism il- Melik en- Nd şır fi'rReddi Şeyh Muhyiddin, yazma 4. et- Talfayy ul- Füsi ( — H. 832), Talızır un- Nebih ve'l- Ğabl, min eliftinCın bi ibni cArabi, yazma
5. el- Ehdel ( — H. 855), Ke şf ul- Ğıttı `an 1.1alcCıik ıt- Tevkld ve 'cildiid il- Mtıvakk ıdin, yazma
11
6. el- Bil ci ( — I1. 885), Tenbih ul- Ğabi ild Tekfiri ibni `Arabi, hire 7. es- Suyiiti ( — H. 911),Tenbih ul- Ğabi bi Tebrieti ibni `Arabi, yazma 8. İbni Meymiin ( — H. 917), Tenbih ul- Ğabi fi Tenzihi ibni `Arabi,
yazma 9. İbni Meymrın, Tenzih us- Ştddik
yazma 13. en- Nildusi ( — H. 1143), er- Redd ul- Metin ralCı muntalaşi 'ş-
şeyh Muhyiddin, yazma 14. en- Nnlusi, şerhu Cevc-thir in- Nusüs fi halli kelimcit il- Fu ş üş , Rühire, 1323 V— Bat ı Kaynaklar ı 1. Asin Palacios, Mohidin. in Homenaje a Menendez y Pelayo, Madrid 1899: II, 217-256 2. Asin Palacios, La Psicologia segun Mohidin Abenarabi, Actes du XIV congres inter. des Orientalistes, Alger 1905. (yol 3, Paris 1907) 3. R. Nicholson, The Lives of Umar ibnul - Fcirid and Ibnul Arabi, JRAS. 1906, p. 197 4. Asin Palacios, La Psicologia del extasis en dos grandes misticos musulmanes: Algazel y Mohidin Abenarabi en Cultura Espanola, pp. 209235, Madrid 1906 5. Asin Palacios, El Mistico A murciano Abenarabi, in BRAH. Boletin
de la Real Academia de la Histori 1—Autobiografia cronologia, in yol LXXXVII, Madrid 1925: pp. 96-173 2—Noticias Autobiograficas de su "Risalat al Cods, yol LXXXVII, pp. 512-611 3— Caracteres generales de su sistema, yol LXXXVIII, 1926, pp. 582-637 4— Su teologia y sistema del cosmos, yol. XCII, 1928, pp. 654-751 12
6. Asin Palacois, El Islam cristianizado, Estudi del Sufismo a traters de las obras de Abenarabi de Murcia, Madrid 1931. Bu eseri, Parde Barea, "L'Islam christianise caract&es de la spiritualiM d'Ibn Arabi" adı ile Fransızcaya çevirmi ştir. 7. Asin Palacois, De la Mystique D' Abenarabi, les . tats, les demeures et les charismes, Toulouse 1931 8. Mehmed Ali Ayni, La Quintessence de la Philosophie de Ibni Arabi, Paris 1925 (Geuthner) 9. A. E. Affifi, The Mystical Philosophy of Mukyid Din Ibnul- cArabi, Cambridge University Press, 1938 10. A. Q. Husaini, Ibn al Arabi, the great Muslim mystic and thinker, La hore (Ashraf) 11. H. Corbin, L'imagination cre'atrice dans le Soufisme d'Ibn Arabi, Paris 1958 (Flammarion) 12. Brockelmann, GAL, S I, p. 791
13
YAZMANIN TAVS İ Fİ
Bu eserin, esas olarak ald ığımız yazma nüshas ı, Hindistan - Bankipore Iludûbahş Patna kütüphanesinde 2902 numaral ı nüshadır. Arap Birli ğ i Yazmalar Enst it ii s ü, 1952'de bu niishan ın fotokopisini aldırtmıştır. Biz de bu fotokopiden bir sûret ç ıkarıp yayınladık. Araştırmalarımızdan sonra, anla şılmıştır ki, bu yazma nüsha, Brockelmann'ın Tarih'inde (Geschichte Der Arabischen Litteratur) zikretti ği tek nüshadır. Elimizdeki kaynaklar ın hiçbirisinde, ba şka bir nüshas ından bahsedildiğini görmedik. Bu yazma, on varakdan ibaret ve H. IX. yüzy ıl yazmalarından olup, müteahhir nesh hatt ı ile yazılmıştır. Her sahife otuz bir sat ırdır. Her satırda 15-17 kelime vard ır. Müstensihin ad ı da, istinsah tarihi de yoktur. Sat ırlar arasında, müstensih tarafından bırakılmış boşluklar bulunmaktad ır. Aynı zamanda birçok istinsah hatalar ı, dolayısiyle tahrif ve tashifler meydana gelmiştir. Enstitünün fotokopi nüshas ında birinci sahife yoktur. Bu fotokopi, "Rahman Rahiym olan Allah' ın adıyla. O'na güvenir, O'ndan yardım dileriz. Övgü, alim, kadir ve hakim olan Allah'a özgüdür..." sözleri ile başlamakta ve şu cümlelerle sona ermektedir : "Bu, ed-Durr uşŞemin fi Mehâsin i ş- Şeyh Muhyiddin. ( Şeyh Muhyiddin'in güzel menkabeleri hakk ında paha biçilmez inci) adlı eserdir 5 Onu, olgun ve olgunla ştırıcı bilgin, erdemli ve yeti ştirici, hakikat ehlinin k ılavuzu, ibadet ve zühd sahiplerinin ç ırası, ârif ve muhakk ık şeyhlerin şeyhi, sâlihlerin gözbebeği, bidâyet i şaretlerinin anahtarı, hidâyet s ırrına sahip gönüllerin şeyhi, güçlükleri açan, müşkil mâna .
rumuzlarını çözen mür şid şeyh, ebu'l- 1.1asen cAll b. İbriihim b. (Abdullâh b. İbrâhim b. Yâsuf el- Ba ğdadi yazm ıştır. Allah merkadini nurlandırsın, rahmet ve fütâhat ınt ondan ayırmasın, amin". 5. Bu cümlede, Kitabın adında yer alan melıiısin kelimesi, men ıjkib ile eşanlamlıdır Nitekim yazarın kendisi, eserin ilk sayfas ında, onun adını belirtirken meniiidb kelimesini kullanmıştır. Kitabın sonundaki bu ifâde ise, yazarın kendi ifiidesi olmayıp, ya şâkirdlerinden birine ya da müstensihe aid olmak gerekir (çev.).
14
İNCELEME METODUMUZ
Bu eseri, belli kurallar ımıza göre inceledik. Yalm ız, burada iki noktaya işaret etmemiz gerekiyor. 1. Biz, müellifin, birçok bilginlerin sözlerini tan ık olarak kullandığını gözönünde tuttuk. Bu sözlerin bir k ısmı bas ılmış , bjr kısmı da yazma eserlerde yer almaktad ır. Bunları birbiriyle kar şılaştırınca, aralarında birçok farklar, eksik ve fazlal ıklar gördük. Dolayısiyle, bu sözleri, dipnotlarda, yazma ve basılmış eserlerden tesbit etti ğimiz şekilde göstermeyi uygun bulduk. Bu tutum, bizim, uzun dipnotlardan kaç ınmak ilkemize aykırı ise de, okuyucu, bu sözler aras ında bir kar şılaştırma yapabilecek; onlar ın, temâyül ve arılayışlara göre nas ıl değiştiğini, eksiklik ve katk ıların, nasıl meydana geldiğini görecektir. Eski metinlerimizi incelerken, ara ştırıcı ve tarihçiyi şüphe ve ihtiyatla davranma ğa götüren mesele de budur. 2. Biz bu eserde birtak ım nahiv hataları, tashif ve tahriflerle kar şılaştık. Kuvvetle muhtemeldir ki, bunlar müstensihe aittir. Çünkü, Firiizabadrnin tilmizi olan yazarın, bu türlü hatalar ı işlemesi düşünülemez. Bunun için, doğrusunu bulduğumuz ifadeleri düzelttik ve çok zaman, dipnotlarda uzun uzun istinsah hatalarını göstermeyi istemedi ğimizden, bu düzeltmelere i ş aret de etmedik. Dipn.otlardakini de, sadece örnek vermek bak ımından gösterdik. Doğrusunu bulamad ığımız kelimelerin önüne birer soru i ş areti koyduk. Bunların doğrusunu bulup düzeltenler ç ıkarsa, şimdiden teşekkür ederiz. Bu eserde, yazarın, bazı kusurlu, bağlantısız şiirleri var ki, bir k ısmı vezin bakımından da yanlıştır Bunları da, başka bir metin bulununca düzeltmek üzere, oldu ğu gibi aldık. Beyrut, Eylül 1959
Dr. Ş alalıuddin el- Muneecid
15
ED - DURR US - SEMIN FI MEN:ı=i1“B IS - ŞEYI) MUHYİDDIN (Şeyh Mulıyiddin'in Güzel Menkabeleri Hakk ında Değerli İnci)
RAUMAS RAWM ALL.,IH'
ın ADIYLA
O'NA GÜVENIR, O'NDAN YARDIM DILERIZ.
Övgü, alim ve hakim, her şeyden haberdar, e şi ve benzeri olmayıp şekil ve sûretten münezzeh olan Allah'a özgüdür. Hiçbir şey O'nun dengi de ğildir; O, işitir ve görür. O'na, bize verdi ği sayısız iyilik ve sonsuz nimetlerden ötürü hamdederim. Büyük küçük bütün kusurlar ın ı itiraf edenlerin Şükrü ile O'na şükrederim. Karanlık geceler ve ışıyan günler süresince salât ve selam; mu ştulayıcı, korkutucu, parlatıcı bir kandil olan, üstünlüğü bütün Tanrı elçilerince tanınan Muhammed'e ve O'nun al'ine olsun. "Bütün peygamberlerden sonra gelmi şse de O aslında önce idi peygamberlerden Onlar hacipleriydi O'nun hidâyet alayında Yad ırganmaz hacipleriıı önden gelmesi. O doğrulttu din okunu eğildikten sonra O'ndan sonra olmadı doğrultan, eğrileni"
İmdi, şeyh Muhyiddin'in menkabeleri hakk ında paha biçilmez inci "EdDurr uş- Şemin fi Mentıhib iş- Şeyh Mulıyiddin" adım verdiğim bu risâleyi, aziz karde şimiz büyük şeyh, (şihab ul- Hakk ve'd- Din) Ahmed b. er- Reddad e ş- Safi el- Yemeni'ye gönderdim. O'nun faziletinin eserleri dâim olsun, parlak sabahlar ayd ınlık. ' süresince ilminin sancakları dalgalans ın. Bu eserde, şeyh hallerini, sözlerini k ısaca, fazla uzatmaks ızın anlattım. Nitekim, O'nun ilgi çekici ya ş ayışı ve eşsiz adabı ve Allah'ın O'na lûtfetti ği nimetleri, O'na kötülük kap ıların ı kapayışı ; kendi eserlerinde, özellikle elFutühâtu'l- Mekkiyye'sinde anlat ılmıştır. İmdi, yardım istenecek Allahtır. Irfan da O'ndan dilenir. Bu risâleyi iki bölüme ay ırmak gerekmektedir. Birinci bölüm O'nun halleri, ikinci bölüm de sözleri hakkındadır.
19
BIRINCI BÖLÜMİbn ul-cArabi'nin Halleri
Bu konuda, O'nun de ğerli arkada şları ve ileri gelen dostlar ından pekçoğu önemle durmu ştur. Ben de, acz ve kusurlar ımı itiraf ederek, bunlardan birkısmmı zikrediyorum. Bilesin. ki , - Allah seni ba şarılı kılmakla desteklesin ve sana gerçe ği göstersin- tarih bilginleri O'nu, şeyh, imam, insanlar ın kılavuzu, hükümlerin dayana ğı, yaygın ışık, ku ş atıcı deniz, ilahi vergilerin ve insanlar ın sâhibi, iki yolun müftisi, iki fırkanın hücceti, ariflerin sultan, hakikat ehlinin burhani, din ve ümmetin canland ırıcısı (Mutıyi'l- Milleti ve'd-Din) Eldı `Abdilldh
Muhammed' b. CAli b. Muhammed b. Ahmed b. cAll el- ljdtimi et- Tcil elEndelusI diye anarlar. O, kısaca, İ bn ul- cArabl diye tanınır. Allah bize, O'nun, bizi dünya ve ahrette hal ve kal yüceliğine ulaştıracak parlak ve temiz s ırlarının bereketlerini ak ıtsın. O, ne uzun, ne de kısa boylu idi. Yumuş ak tenliydi. Karn ı, ne şişkin, ne de çekikdi. Benzi beyaz olup, sar ışına, altın kırmızısına çalard ı. Saçları oldukça uzun ve dalgalıydı. Aydınlık yüzlü, iri gözlü idi. Gözlerinden ya ş eksik olmazdı. Sırtı ve uylukları etli değildi. Berrak ve kal ınca sesli idi; yüksek sesle konu şmazdı. Uzun parmaklı ellerinin ayaları genişti. Az konuşur, gerekmedikçe gülmezdi. Melankolik (Sevda!) ve hırçın (S afravi) mizaçlıydı. Gözlerinde Firaset yorgunluk hissedilirdi. Yürüyü şü, ne çabuk, ne de yava şdı. bilginleri, bu ş emailin, en güzel ve en uygun ş emâil olduğunda birleşmişlerdir. Bu şemâile, ancak Hz. Peygamber ve şeylj Muhyiddin'in sahip oldu ğu bilinmektedir. Doğum yeri, Endülüs şehirlerinden Mürsiye 2 'dir. 17 Ramazan H. 560 yılı Pazartesi gecesi do ğmuştur. Orada büyümü ş , sonra, 568 yılında, Endülüs'ün başkenti olan işbiliye3'ye gitmi ştir. Burada 598 yılına dek oturmu ştur. 1. Metinde: Muhammed b. Muhammed b. (Ali 2. Bk. Ebii 'Abdilliih Muhammed b. Muhammed el- klimyerl (öl. 11. 900), er- Ravçi s. 184. Ispanyolcas ı Murcia'dır. 3. Bk. aynı eser, s. 18. İspanyolca, Sevilla.
20
ul-
Sonra, Doğu ülkelerine gitmi ş ve hepsini gezip dola ş mıştır. Haccetmiş , Mekke-i Mükerreme'de birçok y ıl mücavir olarak kalm ıştır. ileride söz konusu olaca ğı üzere, orada, el- Furührit ul- Mekkiyye v.b. gibi eserlerini yazmıştır. Kendisi, memleketinin yüksek tabakasma mensup; o günün emir ve vezir çocukları arasında idi. Babası, İşbiliye'de Endülüs Sultannun veziri idi. Birgün, babas ının arkadaşlarından bir emir, O'nu, diğer emirlerin o ğullarıyla birlikte davet etmişti. Şeyh Muhyiddin ve diğer gençler toplanm ışlar, yemek yemişler, ve kendilerine içki sunulmu ştu. Sıra şeyh Muhyiddin'e gelince, kadehi eline aldı, içmeğe niyetlendi. Tam bu s ırada bir ses O'na, "ey Muhammed, Sen bunun için mi yarat ıldırd" dedi. Bunun üzerine O, kadehi yere att ı ve şaşkın bir halde d ış arı çıktı. Evlerinin önüne geldiğinde, kapıda vezirin koyun çobanın ı gördü. Adam ın üstü başı her günkü gibi toz toprak içindeydi. Çobanla birlikte şehrin dışına çıktı . Onun elbiselerini alıp kendisi giydi, kendi elbiselerini de ona verdi. Bir süre, yaln ız başına Mezarlığa varıncaya dek gitti. Burası, bir ırmak kıyısındaydı. Orada kalmak istedi. Mezarl ığın orta yerinde, yıkılmış, topraklara karışmış ve küçük bir ma ğara şeklini almış bir kabir buldu. içerisine girip, z ikrullah ile me şgul olmağa başladı. Oradan ancak namaz vakitleri ç ıkıyordu. Şeyh Muhyiddin - Ta nrı O'ndan razı olsun-, ş öyle demiştir: Mezarlıkta dört gün kald ım, sonra, oradan bütün bu ilimlerle birlikte ç ıktım. Bundan sonra Ma ğrib4 bilginleri, ş Vilı ve v el "ileri ile bulu şup görüştü. Hepsi O'nun değerinin yüceliğini kabul etti, O'nun emir ve nehiylerine boyun eğdi, ş an ve mevkiinin yükseldi ğini tanıdı. O'nunla çağının bilginleri arasında geçen sohbetlere, tart ışmalara, yaz ışmalara insan vak ıf olsa, O'nun görülmemiş halleri ve i şitilmemiş sözleri kar şısında kalbi hayrete dü şer; akl ı, başından giderdi. Bunların hepsi O'nun eserlerinde anlat ılmış bulunmaktadır. Daha sonra, Mekke-i Mükerreme'ye gidip haccetmi ş ve Anadolu'ya gelmiştir. Ça ğının kutbu ş eyh Sadruddin Muhammed b. İshak el- Könevrnin annesiyle evlenmiş ve Sadruddin, O'nun elinde yeti şmiştir. Sonra, bir süre Mekke'de mücavir kalm ış , daha sonra da Şam'a gitmiştir. İşte orada bu mesleğin başı oldu. Artık, hayatı boyunca, ölümüne dek Ş am'da oturmu ş ; be ş yüzü aşan ve bir benzeri yaz ılamayan, ilgi çekici eserlerini yazmakla u ğraşmıştır. Bunları ikinci bölümde göreceğiz. 638 yılı 22 Rebiulâhir Cuma gecesi vefat etmi ş ve cenazesi için, unutulmaz bir tören yap ılmıştır Şam hükümdarı, yaya olarak, emirler, vezirler, bilginler ve halkla birlikte cenazesini te şyi etmiştir. Şam'da, cenazesirıe katıl4. Metinde
j,j1 yazılı oldu ğu halde, yayınlayan, y}ji okunmasuu uygun bulmuştur.
21
mayan kimse kalmamıştır. Çarşı ve dükkanlar, O'nun taziyesi için, üç gün kapalı kalmıştır Ş am'ın Ş alihiyye semtinde, Kasyon da ğının eteğindeki Mutlyiddin b. ez- Zeki mezarlığına defnedildi ve kendisi için bir türbe yap ıldı. Oras ı, her ça ğda büyüklerin ziyaret ettikleri ve ziy aretçilere türlü s ırların açıldığı, güzel kokuların yayıldığı, hacet sahiplerinin her vakit dualann ın kabul olunduğu bir yer, bir ziyaretgaht ır. Allah kendisinden raz ı olsun, O, büyük bir şeyh, de ğeri yüce, gönlü geni ş , şer`i ilimlere vakıf, hakikat bilgilerinin s ırlarmda ve akılların hayrete düş tüğü diğer ilimlerde derin meleke sahibi idi. Zaman ının tek adamı , akranlannm en görkemlisi, arkada şlarının en üstün,ü idi. Kendi gününde ve ça ğında O'na denk bir ki şi görülmemiştir. Ya ş adığı yıllarda, başka çağlarda bulunmayan büyük bilginler, büyük fakihler, büyük ş eyhler vard ı ama, hepsi de O'nun ilmini ve üstünlüğünü kabul etmişlerdi. Biz, çağının bilgin ve fakihlerinden hiçbirinin O'na itiraz etti ğini bilmiyoruz; aksine,en uzak ülkelerden bile, O'na gelirlerdi. O, akli ve nakli ilimlerin hepsinde imam ve ilim ehlinin, başta geleni (muktedö) idi. Kadılar ve emirler O'nun hizmetinde olup,
Tasavvuf ve süllIk ehli O'nun yolunda giderlerdi. Hazreti Ş eyhe kar şı tutumları bakımından, insanlar, üç zümreye ayr ılmıştır.
22
BIRINCI ZÜMRE
Bunlar, kendisinin ça ğdaşları olup, O'nu, hertürlü üstünlükle vas ıflandıran, kendilerinden üstün tutan kimselerdir: İmam Fahruddin Muhammed b. ‘Umer b. IJuseyn er-Razi, ş eyhulislamların şeyhi İmam cIzzuddin b. 'Ahdi's- Selam, şeyhlerin şeyhi Şibabuddin (Umer b. Muhammed Suhreverdi, şeyh Sa`duddin Muhammed b. el- Müeyyed el- I-Jamevi, şeyh Kemaluddin ez- Zemlekani, Mâlikilerin luçlat'i, el- Haf ız b. `Asakir, İbin unNeccar, İbn ud- Dubeysi, ve melik ul- culema büyük kad ı Ebu Yahya Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmad el- Enesi el- RazvInI gibi. Bunlardan başka, sözü uzatmamak için adlar ını saymad ığım, Şeyh'le yaman ve sohbet eden pekçok bilgin vard ır. Onların da adları ile aralarındaki sohbet ve yaz ışmaları zikretseydim, tercih etti ğim ihtisar işinden uzakla şmış olurdum. İmam Fahruddiı3, er-Razi'nin 5 halkdan ayrılıp uzlete çekili şi, Muhyiddin ibn ul-
— H. 606). Ilm-i Kelam, Mantık ve Tefsire dair birçok eserleri vard ır. Meşhur et- Tefsir ul- Kebtr'in yazarıdır. Ibn SinWnın Mantığa ait eserlerini de şerhetnıiştir. 13k. İbn Tagriberdi, en- Nucfnn uz- Zrthira, c. VI, s. 197.
23
budur. Bu mektup O'nu son derece etkilemi ş , O'nun için bütün feyz ve bereketin kayna ğı olmuştur. Hatta, Râzi, onun etkisiyle ş öyle söylemiştir: Ak ılları n son ileri atılışı, bağlanmak. Emeklerinin çoğu sapıklık, bilginlerin. Ruhlarım ız bedenlerimize yabanc ı Vebiil ve s ık ıntı , dünyam ızın verimi Birşeycik elde edemedik Araştırmamızdan ömür boyunca Kil u Kâl derledik ancak Nice devlet ve adamlar gördük Ki hepsi yokolup gitti Nice dağlar var ki dorukları yüce İnsanlar göçüp gitti ama dağlar yerinde İmam, şeyhulislâmların şeyhi (Izzuddin (cAbd ul- (Aziz) b. `Abdis-Selâm 6 ;:u1 `S,;,) a gelince: Büyük kad ı, köylü kentli herkesin yard ımcısı Mecd ud-Din el-Firâzâbâdi, şeyh (Izzuddin, b. (Abd is- Selâm' ın hizmetçisinden şöyle rivayet etmi ştir: " Şeyh cIzzuddin'in huzurunda ders meclisinde idik. Söz, er- ridde (dinden dönme) konusuna gelmi şti. Burada, z ı nd ı k (
) kelimesi üzerinde konuşuldu. Huzurda bulunanlardan bir k ısmı,
bu kelime Arapça m ı, yoksa Farsça m ıdır diye sordu. Birisi, Arapçala şmış , o Farsça bir kelimedir, asl ı C.7:5 dir, yâni gösteriş dini (öls.1 J-1.1 dir, dedi." Bana göre, bu yanl ıştır. Çünkü c..) j kelimesi Farsça, C.: kelimesi de Arapçadır. O halde, o kimsenin söylediği nas ıl doğru olabilir? Hakikat odur ki, mecusilerin Zend j) adlı bir kitabı vardır. Bu kelimenin anlamını ve yorumunu ancak onu koyan bilir. Bu kitab ı ortaya koyan Zerdü şt'tür. Ve O, bunun Allah'dan oldu ğunu ileri sürmü ştür. Bu iddia, Hz. Peygamberin, onları (meciisileri) ehl-i Kitab yerine koyunuz ama kestiklerini yemeyiniz, kadınlanyla evlenmeyiniz" hadisi ile bât ıldır, bu konuda icma hâsıl olmuştur. Kısaca, o kitaba ba ğlananlara Zencli (L.S.V,3) Araplar da bunun sonuna bir J, ekleyerek
denilmiş ,
demişlerdir. İşte, o kelime,
böylece Arapçala ştırılmıştır7. 6. Şüfi(1 mezhebinde ictihad mertebesine ula şmış Şamlı bir bilgindir. Dört bir yandan gelen öğrencileri okutmuş, birçok imamlar yeti ştirmiştir. Çok sayıda eseri vardır. Eski Mısır'da kadılık yapmıştır. H. 660 yılında ölmüştür. Bk. en- Nücürn uz- Zcildra, e. VII, s. 208. 7. Bu kelimenin türetili şi ve anlamları için bk. (Ebü Man şür Mevhüb b. Ahmed) el- Cevüllkl, el- Mu
24
O zâtın sözüne dönelim: "Zendin desi Arapçala ştırılarak, z ı nd ı k (
(..))) yâni gösteriş dini ifâ-
j) olmuştur. Bu, inanmış gibi görü-
nüp, küfrünü gizleyen demektir." Bana göre, bu da yanl ıştır. Çünkü, inanm ış gibi görünüp küfrünü .7; ,-leyen, kimseye z ı nd ı k değil, münlif ı k denir. Bu kelime (3-A- :,3 I kökünden türetilmi ştir. O da, ada tavş anının yuvasnun deli ği anlamma gelmektedir. Çünkü bu hayvanc ığın yuvasının iki deliği vardır; birine ncıfikâ ( ) ötekisine de le Ct ş
1c ş ü'dan çıkar; is rışı ctı 'dan sıkıştırdı= nüfilcü'dan kaçar. Mü n Cıfı lc da böyledir; s ıkışınca, yerine göre, ya m ü 'min ya da kâfir görünür. Z ı nd ı k'a gelince, o, Ayd ınlık ( ) ve Karanl ığa (L4,-,1-LiJI) inanan kimsedir; bu da, 9
İ kicilik (
) dinidir. Bu dinden olanlar, Yezdan (
) ve E-
rimen ( ‘.:74j.,NI)e 8 inanırlar. "O zat, bunlar ı söyledikten sonra, orada bulunanlardan birisi, kim gibi? diye sordu. Şeyh `Izzuddin'in yan ında oturan biri de, Şam'daki İbn ul`Arabi gibidir dedi. Şeyh cIzzuddin ise, hiçbir şey söylemedi, o adama cevap da vermedi. "O gün ben oruçluydum. Ş eyh `Izzuddin de oruçluydu. Beni, birlikte iftara çağırdı. O'ndan ikram ve ilgi gördüm. Dedim ki "efendim, ça ğımızın el- ğ avsu'l- lcutbi'l- c dm ici kimdir, biliyor musunuz ?" O, "bundan sana ne, yemeğini ye" dedi. Söyleyişinden, kendisinin O'nu bildiğini anladım. Yeme ği bıraktım ve "Allah aşkına o kimdir, bana tan ıtın" dedim. Gülümsedi ve dedi ki, "O, ş eyh Mulıyiddln ibn ul-
ise şeytandır.