muhyıddin ibn ul - Ankara Üniversitesi Kitaplar Veritabanı

İbu ul- 'Arab!, şüphesiz ki, Islam kültür çevresinin yeti ştirdiği en önde gelen karizmatik şahsiyetlerden biridir. O, özellikle Anadolu'daki kültür h...

3 downloads 461 Views 19MB Size
ANKARA ÜN İ VERS İ TES İ ILAHIYAT FAKÜLTES İ YAYINLARI CIX

.

Ebii'l-esasen 'Ali b.

el-BağdAdI

MUHYIDDİN İBN UL-`ARAB İ'NİN MENKABELERİ (ed-Durr u§-Semin fi Men4ib i ş -Şeyh Muhyiddin)

Çevirenler Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas

ANKARA UNIVERS/TES/ /LkIliYAT FAKULTES/ YAYINLARI CIX.

Ebül-esasen 'AH b. IbrWıim

el-BağdMi

MUHYİDDİN İBN UL-`ARABNİN MENKABELERİ (ed-Durr u ş-Semin, fi Men4ib i ş- Şeyb. Mubyiddin)

Çevirenler

Dr. Abdulkadir Şener — Dr. M. Rami Ayas

Bu eser, Türkçe'ye, Dr. Ş alülnıddin el- Muneccid'in, "Mentılabu İbn cArabl" adıyla 1959 yilmda Beyrut'da yay ınladığı edition critique'den çevrilmiştir.

ANKARA tNIVERSITESI BASIMEV İ — ANKARA 1972

İ Ç İ NDEK İ LER Sahife

Çevirenlerin Onsözü

5

Metni Yay ınlayanın Onsözü

7

Yazmanın Tavsifi İnceleme Metodumuz

14 15

ED-DURR US-SEMIN FI MEN A.RİB İş - Ş EYI-J MUIİYİDDIN 17 =İNCI BÖLÜM

20

İbn ul-cArabi'nin I3âlleri

20

Birinci Zümre

23

İkinci Zümre

30

Üçüncü Zümre

35

İKINCI BÖLÜM

37

Sözleri ve Eserleri

37

Müstensihin ifadesi

63

Transkripsiyon Alfabesi

64

3

ÇEVİ RENLERİN ÖNSÖZÜ

İbu ul- 'Arab!, şüphesiz ki, Islam kültür çevresinin yeti ştirdiği en önde gelen karizmatik şahsiyetlerden biridir. O, özellikle Anadolu'daki kültür hayatını, Tasavvuf cereyanlarnu yüzy ıllardan beri kuvvetle etkilemi ş bulunmaktadır. Günümüzde ise O'nun etkisinin -t ıpkı büyük mutasavv ıf ve ş air Mevlana Celâleddin Râmi. gibi- Islam aleminin d ışına taşmakta olduğunu görüyoruz. Bu kitab ı edition critique olarak yay ınlayan Dr. Salâhuddin el-Muneccid'in belirttiği araştırmacılar dışında Toshihiko Izutsu ile Nihad Keklik'i de zikredebilir; hattâ, Peter L. Berger ve Thomas Luckmann gibi de ğerli bilgi ve din sosyologlarmın da baz ı eserlerinde bu büyük Islam mutasavv ıf ve filozofunun kendilerine etkisini dile getirdiklerini söyleyebiliriz. Elinizdeki bu küçük eser, İbu ul- (Arabi hakk ında gelişigüzel yazılmış bir menkabe kitab ı değildir. Okuyucu burada, daha çok Ibu ul-cArabi etraf ında insanlar arası birtakım ilişikleri, çekişmeleri, O'nun ö ğretisine kar şı biribirinden farklı davranışları bulacaktır. Eser, bu büyük ş ahsiyetle ilgili bir kaynak kitap olmak durumu yan ında, yurdumuzda Ibn ul-cArabi etraf ında geliştirilecek olan ilmi araştırmalara da bir katkısı olacağı düşüncesiyle dilimize çevrilmiştir Dolayısiyle, yayınlanmasını sağlayan Fakültemiz Dekan ı sayın Prof. Dr. Ne ş 'et Ça ğatay ile Yay ın Komisyonu'nun sayın üyelerine; titizlikle basılmasma emek veren Ankara Üniversitesi Bas ımevi'nin sayın görevlilerine içten te şekkürlerimizi sunmakla k ıvanç duymaktayız. Ankara Üniversitesi ilahiyat Fakültesi, Ocak 1972

M. Rami Ayas Abdulkadir Şener

5

METN İ YAYINLAYANIN ÖNSÖZÜ

Feylesof mutasavvıf İbn. ul- 'Arab', aslında Endülüslii olup, bir bakıma

Şamlı da sayılır. O, İ sl dm Ta ş avvuf Felsefesi ş ahsiyetlerinin en büyüklerindendi. Ona, Tasavvufun felsefesini yapmada yard ımcı olan yüksek bir akıl, parlak bir anlay ış , yarat ıcı bir hayâl, co şkun bir duygu, derin bir ilim, geniş bir ufuk, hüküm çıkarma, kar şılaştırma ve delil gösterme bakımından büyük bir kudret verilmi şti Böylece O, ş ahsiyetinin derin izlerini ta şıyan özel bir meslek kurmu ş , çeşitli mensubları bulunan bir okul meydana getirmi ş , kendisinden önce veya sonra gelen filozof mutasavv ıfların çoğunun gücünün üstünde yüzlerce eser yazm ıştır. İlmi, O'nu vandet-i vücdd'a götürmüş , bu görüşü Kur'dn, İladls ve ‘I/m-i Ke/rı m'dan, Yeni Eflatunculuk, Stoactl ı k ve benzerleri gibi çe şitli felsefi kaynaklardan, kendisinden önceki mutasavvıflarm, Z dhiriye ve B ü t ı niye gibi bâzı İslâm fırkaların ın görüş lerinden aldığı ilhamlarla felsefi bir ö ğreti (mezheb) olarak ortaya koymu ş ; ve buna kendine özgü damgasını vurmuştur. Ş am'da kendi öğretisine göre yazd ığı Fuş dş u'l- İ-Iikem adlı eseri ile öteki eserlerinde, görü şlerini Tasavvufi bir dille aç ıklamıştır. Onun bu kendine özgü dilinde birçok remzler, benzetmeler, i şâret ve mecazlar vard ır. Kendisine gelen ilhamları, olduğu gibi, bâzan da kapal ı bir ş ekilde yazm ıştır. Dolayısıyle, eserlerini okuyanların, önce O'nun dilindeki terimleri (I ş t ı l ci lı) bilmesi, Ta ş avv uf'dan ve tasavvufi mânalardan zevk duymas ı gerekir. Bu bilgi ve zevk, aslında herhangi bir mutasavv ıfı anlamak için de ş artt ır. Bu durumu bilen İbni 'Arab', Tasavvufi ı st ı lahlar hakkında ayrıca bir risâle yazm ıştır; nitekim O, ıstılahi mânalara eserlerinde yer yer i şâret etmi ştir. Çünkü, Tasavvuf kitaplarını okuyanlarm ço ğu, Tasavvufun dilini (t ermin oloj bilmiyor, bu kitaplardaki deyimleri halk aras ında yaygın olan mânalarma göre yorumluyor ve Ş erl` at'ın zâhiri ile çat ışma durumuna düşüyorlardı. Ya da onlar, riydiet ve miiceihede'de mutasavvıfların tecrübelerini ya ş amadıkları için, okuduklarmdan z evk almıyorlar ve bu yüzden mutasavv ıfları da kapalılık, ş atdlı at, hattâ kufr ve z ı nd ı kl ı k ile itham ediyorlard ı.

7

İbn. ul- cArabi'nin durumu da böyle oldu. Birçoklar ı, özellikle ölümünden sonra birtak ım fakihler O'na hücumlarda bulunmu şlar,O'nu yermi şler ve zındıklıkla itham etmi şler, hattâ istisnâs ız bütün kitaplarının okunmasını yasaklamak istemi şlerdir. Çünkü onlar, O'nun eserlerindeki sözleri, günlük hayatta kullan ılan anlamlarma göre yorumluyorlar, Tasavvuf ıstılâhm daki anlamlarma ba ş vurmuyorlardı. Böylece, z hir'ini alıp, bunun ötesindeki brit ı n'ına önem vermiyorlard ı. Sonra, mutasavv ıfların maksatlarını anlamak için zaruri olan mücc-thede'ye girişmemiş ve riyc1iet tecrübesini edinmemi ş olduklarından, tasavvufi z ev Ic'den de yoksun bulunuyorlard ı. O'nu, tanıyamadıkları ve anlıyamadıkları için yeriyorlard ı. Onlar, sdı /ik'i olmadıkları ve bilmedikleri bir ilmin yabanc ısı idiler. Ancak, İbn ul- (Arabryi birtakım fakihlerin böylesine vermeleri, di ğer bilginlerde O'nu savunma gayretini uyand ırdı. Bu bilginlerin kimileri mutasavvıf, kimileri de Tasavvuf s ırlarını ve ıstılâhlarmı bilen ya da sözü ehline teslim eden fakihlerdi. Onlar da, İbni cArabryi savunmaya ba şlamışlar, O'nun o güzel menkabelerini anlatm ışlar, bilmediği için düşmanlık eden birinci zümreyi reddetmi şlerdir. Nitekim, kişi bilmediğinin düşmanıdır. Böylece iki zümre arasmda bir sava ş başladı. Bu savaş , o derece şiddetli idi ki, birkaç yüzyıl sürüp gitti. Bu gün bile onun izlerini görmekteyiz. Çünkü fakihler, donuklukları, dar görüşlülülderi yüzünden, bu filozofu en az zındıklık ve küfr'le itham etmi şler; O'na ba ğlananlar ise fakihlerin, bilgisiz, sapık, ilim ve anlayış kapılarını Allah'ın kendilerine açmad ığı kimseler olduklarını ileri sürerek, onlara kar şı çıkmışlardır. Onu yeren ve tekfir edenler aras ında, el- Vâsiti, el- Bedr ibni Cemaca, ez- Zeynü'l- grâki, İbni Teymiyye, Ebu ljayyün el- Endelüsi, İbni Haldun, ve el- Bilsâcl v. s. vard ır. Bunlar, t ar Usat ehli değildir. Onu destekleyen ve savunanlar aras ında da el- Küdl. ez- Zemlekâni, Firüzübâdi, el- Küri.' el- Ba ğdâdi, ömrünün sonlarına doğru el- `Iz ibni cAbdisselâm, Süyüti, Sacrâni, ibni Meymfin v.s. bulunmaktad ır. Savaşın tabii bir sonucu olarak, İbn ul- cArabryi savunma ya da yerme ve reddetme konusunda çe şitli risâleler ve birçok kitaplar yaz ılmıştır. *

Bu kitabın yazarı Ebül-ljasen `Ali b. ibrühim b `Abdillüh b. Ibrühim b.Yüsuf el-Kâri' el- Ba ğdâdi, İbn ul- cArabrnin menkabeleri ve O'nu savunma konusunda ilk eser yazanlar aras ında bulunmakta olup, Hicri sekizinci yüzy ıl mutasavvıflanndandır. Elimizdeki kitaplarda Onun hal tercümesini bulamadık. Bu kitabın sonunda O'nunla ilgili birtakım lâkaplar vard ır ki, bunlardan, O'nun büyük bir mutasavv ıf, şeyh ve mürşid olduğunu çıkarabilmekteyiz. 8

Bu kitap, yazar ının hayatı hakkında bize, az da olsa bir ışık tutmaktad ır. O, FIrüzabadFyi "şeyhimiz" sözüyle vas ıfland ırıyor ve O'ndan, Dehli'de, H. 784 yılında ders dinlemi ş olduğunu zikrediyor'. Firazabadi, ülkeleri dola şmış , Anadolu, Hint, Yemen ve Ş am'a gitmi ş , Zebid'de ölmüştür. 2 Bu işaret bize iki husüsu; yazarın Hicri sekizinci yüzyılda yaş adığını ve Hindistan'a uğramış olduğunu göstermektedir. el- Kari', ayn ı zamanda bu kitab ını, "aziz kardeşim" diye, şeyh
9

4. Son olarak, Yemende el-Firikabadi ile İbrı, ul-tlayyat aras ındaki, Mulıyiddin ibn ul- cArabi'den ötürü ortaya ç ıkan tartışmaları anlatmaktadır. Nitekim, bu tart ışmalara bazı kaynaklarda da i ş aret edilmektedir. Biz, burada, İbn ul-

6. Fihristu Kutubi ibni `Arab!, Haydarabad, )k- şafiyye'de yazma; Gorgis cAvvad ve Ebu'l-
10

3. ez- Zehebi, al- Mulıtaşar ul- Muktdcu ileyhi min Tdriki Ba ğddd li ibn id- Dubey şi, c.I, s. 102, Bağdüd 4. e ş- Safedl ( — H. 764), el- Vdfi bi'l- Vefeydt, yazma 5. İbn Şakir ( — H. 764), Feviit ul- Vefeydt, 6. el- Yifici

c. II, s. 301, Bülük

( — H. 768), Mir'Cıt ul- Ciniin, Kahire

7. İbn Ke şir ( — H. 774), el- Biddye ve'n- Nihdye, Kahire 8. İbn Hacer ( — H. 852), Lisdn ul- Mizün, c. V, s. 311-315, klaydarübüd 9. el- Ilazreci ( — H. 812), el- cAsced ul- Mesbük, yazma 10. İbn Tagriberdi ( — H. 874), en- NucCı m uz- Zdhira, e. VI, Kahire

s. 329,

1]. eş - Sacrüni ( — H. 973), et- Tabakdt u'l- KubrCı, c.I, s. 163, Kühire 12. eş- Sacrüni, el- Yavdkit ve'l- Cevahir, e. VI, s. 14, Kühire 13. el- Munüvi ( — H. 1031), el- Kevdkib ud- Durriyye fi Terdeimi'sSddet i ş- ŞCıfiyye, yazma 14. el- Munüvl, Tabakta ul- Evliyd', yazma 15. İbnu'l- (I ıngtd ( — H. 1089), şelerCıt uz- Zeheb, c.V, s. 190-202, Kühire 16. el- Makkari ( — H. 1134), Nefk ut- T ıyb, Muhyiddin yayımı 17. el- Makkari, Ezhdr ur- Riyd4, yazma 18. el- Ijonsüri (Hicri XII. yüzy ıl), Ravdtıt ul- Cenndt, s. 632-637, Iran 19. Cemil beg el- (Anıl ( — 1927), `Ukild ul- Cevher, s. 13-39, Beyrüt, 1326 20. TÜM cabdu'l- Baki Sürür, İbnu

Kühire, 1955

IV- O'nu Savunan ya da Yeren Eserler 1. el- Vüsiti ( — H. 711), Eşi
ft

3. el- Firüzübüdi ( — H. 811), Riscile bi ism il- Melik en- Nd şır fi'rReddi Şeyh Muhyiddin, yazma 4. et- Talfayy ul- Füsi ( — H. 832), Talızır un- Nebih ve'l- Ğabl, min eliftinCın bi ibni cArabi, yazma

5. el- Ehdel ( — H. 855), Ke şf ul- Ğıttı `an 1.1alcCıik ıt- Tevkld ve 'cildiid il- Mtıvakk ıdin, yazma

11

6. el- Bil ci ( — I1. 885), Tenbih ul- Ğabi ild Tekfiri ibni `Arabi, hire 7. es- Suyiiti ( — H. 911),Tenbih ul- Ğabi bi Tebrieti ibni `Arabi, yazma 8. İbni Meymiin ( — H. 917), Tenbih ul- Ğabi fi Tenzihi ibni `Arabi,

yazma 9. İbni Meymrın, Tenzih us- Ştddik
yazma 13. en- Nildusi ( — H. 1143), er- Redd ul- Metin ralCı muntalaşi 'ş-

şeyh Muhyiddin, yazma 14. en- Nnlusi, şerhu Cevc-thir in- Nusüs fi halli kelimcit il- Fu ş üş , Rühire, 1323 V— Bat ı Kaynaklar ı 1. Asin Palacios, Mohidin. in Homenaje a Menendez y Pelayo, Madrid 1899: II, 217-256 2. Asin Palacios, La Psicologia segun Mohidin Abenarabi, Actes du XIV congres inter. des Orientalistes, Alger 1905. (yol 3, Paris 1907) 3. R. Nicholson, The Lives of Umar ibnul - Fcirid and Ibnul Arabi, JRAS. 1906, p. 197 4. Asin Palacios, La Psicologia del extasis en dos grandes misticos musulmanes: Algazel y Mohidin Abenarabi en Cultura Espanola, pp. 209235, Madrid 1906 5. Asin Palacios, El Mistico A murciano Abenarabi, in BRAH. Boletin

de la Real Academia de la Histori 1—Autobiografia cronologia, in yol LXXXVII, Madrid 1925: pp. 96-173 2—Noticias Autobiograficas de su "Risalat al Cods, yol LXXXVII, pp. 512-611 3— Caracteres generales de su sistema, yol LXXXVIII, 1926, pp. 582-637 4— Su teologia y sistema del cosmos, yol. XCII, 1928, pp. 654-751 12

6. Asin Palacois, El Islam cristianizado, Estudi del Sufismo a traters de las obras de Abenarabi de Murcia, Madrid 1931. Bu eseri, Parde Barea, "L'Islam christianise caract&es de la spiritualiM d'Ibn Arabi" adı ile Fransızcaya çevirmi ştir. 7. Asin Palacois, De la Mystique D' Abenarabi, les . tats, les demeures et les charismes, Toulouse 1931 8. Mehmed Ali Ayni, La Quintessence de la Philosophie de Ibni Arabi, Paris 1925 (Geuthner) 9. A. E. Affifi, The Mystical Philosophy of Mukyid Din Ibnul- cArabi, Cambridge University Press, 1938 10. A. Q. Husaini, Ibn al Arabi, the great Muslim mystic and thinker, La hore (Ashraf) 11. H. Corbin, L'imagination cre'atrice dans le Soufisme d'Ibn Arabi, Paris 1958 (Flammarion) 12. Brockelmann, GAL, S I, p. 791

13

YAZMANIN TAVS İ Fİ

Bu eserin, esas olarak ald ığımız yazma nüshas ı, Hindistan - Bankipore Iludûbahş Patna kütüphanesinde 2902 numaral ı nüshadır. Arap Birli ğ i Yazmalar Enst it ii s ü, 1952'de bu niishan ın fotokopisini aldırtmıştır. Biz de bu fotokopiden bir sûret ç ıkarıp yayınladık. Araştırmalarımızdan sonra, anla şılmıştır ki, bu yazma nüsha, Brockelmann'ın Tarih'inde (Geschichte Der Arabischen Litteratur) zikretti ği tek nüshadır. Elimizdeki kaynaklar ın hiçbirisinde, ba şka bir nüshas ından bahsedildiğini görmedik. Bu yazma, on varakdan ibaret ve H. IX. yüzy ıl yazmalarından olup, müteahhir nesh hatt ı ile yazılmıştır. Her sahife otuz bir sat ırdır. Her satırda 15-17 kelime vard ır. Müstensihin ad ı da, istinsah tarihi de yoktur. Sat ırlar arasında, müstensih tarafından bırakılmış boşluklar bulunmaktad ır. Aynı zamanda birçok istinsah hatalar ı, dolayısiyle tahrif ve tashifler meydana gelmiştir. Enstitünün fotokopi nüshas ında birinci sahife yoktur. Bu fotokopi, "Rahman Rahiym olan Allah' ın adıyla. O'na güvenir, O'ndan yardım dileriz. Övgü, alim, kadir ve hakim olan Allah'a özgüdür..." sözleri ile başlamakta ve şu cümlelerle sona ermektedir : "Bu, ed-Durr uşŞemin fi Mehâsin i ş- Şeyh Muhyiddin. ( Şeyh Muhyiddin'in güzel menkabeleri hakk ında paha biçilmez inci) adlı eserdir 5 Onu, olgun ve olgunla ştırıcı bilgin, erdemli ve yeti ştirici, hakikat ehlinin k ılavuzu, ibadet ve zühd sahiplerinin ç ırası, ârif ve muhakk ık şeyhlerin şeyhi, sâlihlerin gözbebeği, bidâyet i şaretlerinin anahtarı, hidâyet s ırrına sahip gönüllerin şeyhi, güçlükleri açan, müşkil mâna .

rumuzlarını çözen mür şid şeyh, ebu'l- 1.1asen cAll b. İbriihim b. (Abdullâh b. İbrâhim b. Yâsuf el- Ba ğdadi yazm ıştır. Allah merkadini nurlandırsın, rahmet ve fütâhat ınt ondan ayırmasın, amin". 5. Bu cümlede, Kitabın adında yer alan melıiısin kelimesi, men ıjkib ile eşanlamlıdır Nitekim yazarın kendisi, eserin ilk sayfas ında, onun adını belirtirken meniiidb kelimesini kullanmıştır. Kitabın sonundaki bu ifâde ise, yazarın kendi ifiidesi olmayıp, ya şâkirdlerinden birine ya da müstensihe aid olmak gerekir (çev.).

14

İNCELEME METODUMUZ

Bu eseri, belli kurallar ımıza göre inceledik. Yalm ız, burada iki noktaya işaret etmemiz gerekiyor. 1. Biz, müellifin, birçok bilginlerin sözlerini tan ık olarak kullandığını gözönünde tuttuk. Bu sözlerin bir k ısmı bas ılmış , bjr kısmı da yazma eserlerde yer almaktad ır. Bunları birbiriyle kar şılaştırınca, aralarında birçok farklar, eksik ve fazlal ıklar gördük. Dolayısiyle, bu sözleri, dipnotlarda, yazma ve basılmış eserlerden tesbit etti ğimiz şekilde göstermeyi uygun bulduk. Bu tutum, bizim, uzun dipnotlardan kaç ınmak ilkemize aykırı ise de, okuyucu, bu sözler aras ında bir kar şılaştırma yapabilecek; onlar ın, temâyül ve arılayışlara göre nas ıl değiştiğini, eksiklik ve katk ıların, nasıl meydana geldiğini görecektir. Eski metinlerimizi incelerken, ara ştırıcı ve tarihçiyi şüphe ve ihtiyatla davranma ğa götüren mesele de budur. 2. Biz bu eserde birtak ım nahiv hataları, tashif ve tahriflerle kar şılaştık. Kuvvetle muhtemeldir ki, bunlar müstensihe aittir. Çünkü, Firiizabadrnin tilmizi olan yazarın, bu türlü hatalar ı işlemesi düşünülemez. Bunun için, doğrusunu bulduğumuz ifadeleri düzelttik ve çok zaman, dipnotlarda uzun uzun istinsah hatalarını göstermeyi istemedi ğimizden, bu düzeltmelere i ş aret de etmedik. Dipn.otlardakini de, sadece örnek vermek bak ımından gösterdik. Doğrusunu bulamad ığımız kelimelerin önüne birer soru i ş areti koyduk. Bunların doğrusunu bulup düzeltenler ç ıkarsa, şimdiden teşekkür ederiz. Bu eserde, yazarın, bazı kusurlu, bağlantısız şiirleri var ki, bir k ısmı vezin bakımından da yanlıştır Bunları da, başka bir metin bulununca düzeltmek üzere, oldu ğu gibi aldık. Beyrut, Eylül 1959

Dr. Ş alalıuddin el- Muneecid

15

ED - DURR US - SEMIN FI MEN:ı=i1“B IS - ŞEYI) MUHYİDDIN (Şeyh Mulıyiddin'in Güzel Menkabeleri Hakk ında Değerli İnci)

RAUMAS RAWM ALL.,IH'

ın ADIYLA

O'NA GÜVENIR, O'NDAN YARDIM DILERIZ.

Övgü, alim ve hakim, her şeyden haberdar, e şi ve benzeri olmayıp şekil ve sûretten münezzeh olan Allah'a özgüdür. Hiçbir şey O'nun dengi de ğildir; O, işitir ve görür. O'na, bize verdi ği sayısız iyilik ve sonsuz nimetlerden ötürü hamdederim. Büyük küçük bütün kusurlar ın ı itiraf edenlerin Şükrü ile O'na şükrederim. Karanlık geceler ve ışıyan günler süresince salât ve selam; mu ştulayıcı, korkutucu, parlatıcı bir kandil olan, üstünlüğü bütün Tanrı elçilerince tanınan Muhammed'e ve O'nun al'ine olsun. "Bütün peygamberlerden sonra gelmi şse de O aslında önce idi peygamberlerden Onlar hacipleriydi O'nun hidâyet alayında Yad ırganmaz hacipleriıı önden gelmesi. O doğrulttu din okunu eğildikten sonra O'ndan sonra olmadı doğrultan, eğrileni"

İmdi, şeyh Muhyiddin'in menkabeleri hakk ında paha biçilmez inci "EdDurr uş- Şemin fi Mentıhib iş- Şeyh Mulıyiddin" adım verdiğim bu risâleyi, aziz karde şimiz büyük şeyh, (şihab ul- Hakk ve'd- Din) Ahmed b. er- Reddad e ş- Safi el- Yemeni'ye gönderdim. O'nun faziletinin eserleri dâim olsun, parlak sabahlar ayd ınlık. ' süresince ilminin sancakları dalgalans ın. Bu eserde, şeyh hallerini, sözlerini k ısaca, fazla uzatmaks ızın anlattım. Nitekim, O'nun ilgi çekici ya ş ayışı ve eşsiz adabı ve Allah'ın O'na lûtfetti ği nimetleri, O'na kötülük kap ıların ı kapayışı ; kendi eserlerinde, özellikle elFutühâtu'l- Mekkiyye'sinde anlat ılmıştır. İmdi, yardım istenecek Allahtır. Irfan da O'ndan dilenir. Bu risâleyi iki bölüme ay ırmak gerekmektedir. Birinci bölüm O'nun halleri, ikinci bölüm de sözleri hakkındadır.

19

BIRINCI BÖLÜMİbn ul-cArabi'nin Halleri

Bu konuda, O'nun de ğerli arkada şları ve ileri gelen dostlar ından pekçoğu önemle durmu ştur. Ben de, acz ve kusurlar ımı itiraf ederek, bunlardan birkısmmı zikrediyorum. Bilesin. ki , - Allah seni ba şarılı kılmakla desteklesin ve sana gerçe ği göstersin- tarih bilginleri O'nu, şeyh, imam, insanlar ın kılavuzu, hükümlerin dayana ğı, yaygın ışık, ku ş atıcı deniz, ilahi vergilerin ve insanlar ın sâhibi, iki yolun müftisi, iki fırkanın hücceti, ariflerin sultan, hakikat ehlinin burhani, din ve ümmetin canland ırıcısı (Mutıyi'l- Milleti ve'd-Din) Eldı `Abdilldh

Muhammed' b. CAli b. Muhammed b. Ahmed b. cAll el- ljdtimi et- Tcil elEndelusI diye anarlar. O, kısaca, İ bn ul- cArabl diye tanınır. Allah bize, O'nun, bizi dünya ve ahrette hal ve kal yüceliğine ulaştıracak parlak ve temiz s ırlarının bereketlerini ak ıtsın. O, ne uzun, ne de kısa boylu idi. Yumuş ak tenliydi. Karn ı, ne şişkin, ne de çekikdi. Benzi beyaz olup, sar ışına, altın kırmızısına çalard ı. Saçları oldukça uzun ve dalgalıydı. Aydınlık yüzlü, iri gözlü idi. Gözlerinden ya ş eksik olmazdı. Sırtı ve uylukları etli değildi. Berrak ve kal ınca sesli idi; yüksek sesle konu şmazdı. Uzun parmaklı ellerinin ayaları genişti. Az konuşur, gerekmedikçe gülmezdi. Melankolik (Sevda!) ve hırçın (S afravi) mizaçlıydı. Gözlerinde Firaset yorgunluk hissedilirdi. Yürüyü şü, ne çabuk, ne de yava şdı. bilginleri, bu ş emailin, en güzel ve en uygun ş emâil olduğunda birleşmişlerdir. Bu şemâile, ancak Hz. Peygamber ve şeylj Muhyiddin'in sahip oldu ğu bilinmektedir. Doğum yeri, Endülüs şehirlerinden Mürsiye 2 'dir. 17 Ramazan H. 560 yılı Pazartesi gecesi do ğmuştur. Orada büyümü ş , sonra, 568 yılında, Endülüs'ün başkenti olan işbiliye3'ye gitmi ştir. Burada 598 yılına dek oturmu ştur. 1. Metinde: Muhammed b. Muhammed b. (Ali 2. Bk. Ebii 'Abdilliih Muhammed b. Muhammed el- klimyerl (öl. 11. 900), er- Ravçi s. 184. Ispanyolcas ı Murcia'dır. 3. Bk. aynı eser, s. 18. İspanyolca, Sevilla.

20

ul-

Sonra, Doğu ülkelerine gitmi ş ve hepsini gezip dola ş mıştır. Haccetmiş , Mekke-i Mükerreme'de birçok y ıl mücavir olarak kalm ıştır. ileride söz konusu olaca ğı üzere, orada, el- Furührit ul- Mekkiyye v.b. gibi eserlerini yazmıştır. Kendisi, memleketinin yüksek tabakasma mensup; o günün emir ve vezir çocukları arasında idi. Babası, İşbiliye'de Endülüs Sultannun veziri idi. Birgün, babas ının arkadaşlarından bir emir, O'nu, diğer emirlerin o ğullarıyla birlikte davet etmişti. Şeyh Muhyiddin ve diğer gençler toplanm ışlar, yemek yemişler, ve kendilerine içki sunulmu ştu. Sıra şeyh Muhyiddin'e gelince, kadehi eline aldı, içmeğe niyetlendi. Tam bu s ırada bir ses O'na, "ey Muhammed, Sen bunun için mi yarat ıldırd" dedi. Bunun üzerine O, kadehi yere att ı ve şaşkın bir halde d ış arı çıktı. Evlerinin önüne geldiğinde, kapıda vezirin koyun çobanın ı gördü. Adam ın üstü başı her günkü gibi toz toprak içindeydi. Çobanla birlikte şehrin dışına çıktı . Onun elbiselerini alıp kendisi giydi, kendi elbiselerini de ona verdi. Bir süre, yaln ız başına Mezarlığa varıncaya dek gitti. Burası, bir ırmak kıyısındaydı. Orada kalmak istedi. Mezarl ığın orta yerinde, yıkılmış, topraklara karışmış ve küçük bir ma ğara şeklini almış bir kabir buldu. içerisine girip, z ikrullah ile me şgul olmağa başladı. Oradan ancak namaz vakitleri ç ıkıyordu. Şeyh Muhyiddin - Ta nrı O'ndan razı olsun-, ş öyle demiştir: Mezarlıkta dört gün kald ım, sonra, oradan bütün bu ilimlerle birlikte ç ıktım. Bundan sonra Ma ğrib4 bilginleri, ş Vilı ve v el "ileri ile bulu şup görüştü. Hepsi O'nun değerinin yüceliğini kabul etti, O'nun emir ve nehiylerine boyun eğdi, ş an ve mevkiinin yükseldi ğini tanıdı. O'nunla çağının bilginleri arasında geçen sohbetlere, tart ışmalara, yaz ışmalara insan vak ıf olsa, O'nun görülmemiş halleri ve i şitilmemiş sözleri kar şısında kalbi hayrete dü şer; akl ı, başından giderdi. Bunların hepsi O'nun eserlerinde anlat ılmış bulunmaktadır. Daha sonra, Mekke-i Mükerreme'ye gidip haccetmi ş ve Anadolu'ya gelmiştir. Ça ğının kutbu ş eyh Sadruddin Muhammed b. İshak el- Könevrnin annesiyle evlenmiş ve Sadruddin, O'nun elinde yeti şmiştir. Sonra, bir süre Mekke'de mücavir kalm ış , daha sonra da Şam'a gitmiştir. İşte orada bu mesleğin başı oldu. Artık, hayatı boyunca, ölümüne dek Ş am'da oturmu ş ; be ş yüzü aşan ve bir benzeri yaz ılamayan, ilgi çekici eserlerini yazmakla u ğraşmıştır. Bunları ikinci bölümde göreceğiz. 638 yılı 22 Rebiulâhir Cuma gecesi vefat etmi ş ve cenazesi için, unutulmaz bir tören yap ılmıştır Şam hükümdarı, yaya olarak, emirler, vezirler, bilginler ve halkla birlikte cenazesini te şyi etmiştir. Şam'da, cenazesirıe katıl4. Metinde

j,j1 yazılı oldu ğu halde, yayınlayan, y}ji okunmasuu uygun bulmuştur.

21

mayan kimse kalmamıştır. Çarşı ve dükkanlar, O'nun taziyesi için, üç gün kapalı kalmıştır Ş am'ın Ş alihiyye semtinde, Kasyon da ğının eteğindeki Mutlyiddin b. ez- Zeki mezarlığına defnedildi ve kendisi için bir türbe yap ıldı. Oras ı, her ça ğda büyüklerin ziyaret ettikleri ve ziy aretçilere türlü s ırların açıldığı, güzel kokuların yayıldığı, hacet sahiplerinin her vakit dualann ın kabul olunduğu bir yer, bir ziyaretgaht ır. Allah kendisinden raz ı olsun, O, büyük bir şeyh, de ğeri yüce, gönlü geni ş , şer`i ilimlere vakıf, hakikat bilgilerinin s ırlarmda ve akılların hayrete düş tüğü diğer ilimlerde derin meleke sahibi idi. Zaman ının tek adamı , akranlannm en görkemlisi, arkada şlarının en üstün,ü idi. Kendi gününde ve ça ğında O'na denk bir ki şi görülmemiştir. Ya ş adığı yıllarda, başka çağlarda bulunmayan büyük bilginler, büyük fakihler, büyük ş eyhler vard ı ama, hepsi de O'nun ilmini ve üstünlüğünü kabul etmişlerdi. Biz, çağının bilgin ve fakihlerinden hiçbirinin O'na itiraz etti ğini bilmiyoruz; aksine,en uzak ülkelerden bile, O'na gelirlerdi. O, akli ve nakli ilimlerin hepsinde imam ve ilim ehlinin, başta geleni (muktedö) idi. Kadılar ve emirler O'nun hizmetinde olup,

Tasavvuf ve süllIk ehli O'nun yolunda giderlerdi. Hazreti Ş eyhe kar şı tutumları bakımından, insanlar, üç zümreye ayr ılmıştır.

22

BIRINCI ZÜMRE

Bunlar, kendisinin ça ğdaşları olup, O'nu, hertürlü üstünlükle vas ıflandıran, kendilerinden üstün tutan kimselerdir: İmam Fahruddin Muhammed b. ‘Umer b. IJuseyn er-Razi, ş eyhulislamların şeyhi İmam cIzzuddin b. 'Ahdi's- Selam, şeyhlerin şeyhi Şibabuddin (Umer b. Muhammed Suhreverdi, şeyh Sa`duddin Muhammed b. el- Müeyyed el- I-Jamevi, şeyh Kemaluddin ez- Zemlekani, Mâlikilerin luçlat'i, el- Haf ız b. `Asakir, İbin unNeccar, İbn ud- Dubeysi, ve melik ul- culema büyük kad ı Ebu Yahya Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmad el- Enesi el- RazvInI gibi. Bunlardan başka, sözü uzatmamak için adlar ını saymad ığım, Şeyh'le yaman ve sohbet eden pekçok bilgin vard ır. Onların da adları ile aralarındaki sohbet ve yaz ışmaları zikretseydim, tercih etti ğim ihtisar işinden uzakla şmış olurdum. İmam Fahruddiı3, er-Razi'nin 5 halkdan ayrılıp uzlete çekili şi, Muhyiddin ibn ul-
— H. 606). Ilm-i Kelam, Mantık ve Tefsire dair birçok eserleri vard ır. Meşhur et- Tefsir ul- Kebtr'in yazarıdır. Ibn SinWnın Mantığa ait eserlerini de şerhetnıiştir. 13k. İbn Tagriberdi, en- Nucfnn uz- Zrthira, c. VI, s. 197.

23

budur. Bu mektup O'nu son derece etkilemi ş , O'nun için bütün feyz ve bereketin kayna ğı olmuştur. Hatta, Râzi, onun etkisiyle ş öyle söylemiştir: Ak ılları n son ileri atılışı, bağlanmak. Emeklerinin çoğu sapıklık, bilginlerin. Ruhlarım ız bedenlerimize yabanc ı Vebiil ve s ık ıntı , dünyam ızın verimi Birşeycik elde edemedik Araştırmamızdan ömür boyunca Kil u Kâl derledik ancak Nice devlet ve adamlar gördük Ki hepsi yokolup gitti Nice dağlar var ki dorukları yüce İnsanlar göçüp gitti ama dağlar yerinde İmam, şeyhulislâmların şeyhi (Izzuddin (cAbd ul- (Aziz) b. `Abdis-Selâm 6 ;:u1 `S,;,) a gelince: Büyük kad ı, köylü kentli herkesin yard ımcısı Mecd ud-Din el-Firâzâbâdi, şeyh (Izzuddin, b. (Abd is- Selâm' ın hizmetçisinden şöyle rivayet etmi ştir: " Şeyh cIzzuddin'in huzurunda ders meclisinde idik. Söz, er- ridde (dinden dönme) konusuna gelmi şti. Burada, z ı nd ı k (

) kelimesi üzerinde konuşuldu. Huzurda bulunanlardan bir k ısmı,

bu kelime Arapça m ı, yoksa Farsça m ıdır diye sordu. Birisi, Arapçala şmış , o Farsça bir kelimedir, asl ı C.7:5 dir, yâni gösteriş dini (öls.1 J-1.1 dir, dedi." Bana göre, bu yanl ıştır. Çünkü c..) j kelimesi Farsça, C.: kelimesi de Arapçadır. O halde, o kimsenin söylediği nas ıl doğru olabilir? Hakikat odur ki, mecusilerin Zend j) adlı bir kitabı vardır. Bu kelimenin anlamını ve yorumunu ancak onu koyan bilir. Bu kitab ı ortaya koyan Zerdü şt'tür. Ve O, bunun Allah'dan oldu ğunu ileri sürmü ştür. Bu iddia, Hz. Peygamberin, onları (meciisileri) ehl-i Kitab yerine koyunuz ama kestiklerini yemeyiniz, kadınlanyla evlenmeyiniz" hadisi ile bât ıldır, bu konuda icma hâsıl olmuştur. Kısaca, o kitaba ba ğlananlara Zencli (L.S.V,3) Araplar da bunun sonuna bir J, ekleyerek

denilmiş ,

demişlerdir. İşte, o kelime,

böylece Arapçala ştırılmıştır7. 6. Şüfi(1 mezhebinde ictihad mertebesine ula şmış Şamlı bir bilgindir. Dört bir yandan gelen öğrencileri okutmuş, birçok imamlar yeti ştirmiştir. Çok sayıda eseri vardır. Eski Mısır'da kadılık yapmıştır. H. 660 yılında ölmüştür. Bk. en- Nücürn uz- Zcildra, e. VII, s. 208. 7. Bu kelimenin türetili şi ve anlamları için bk. (Ebü Man şür Mevhüb b. Ahmed) el- Cevüllkl, el- Mu
24

O zâtın sözüne dönelim: "Zendin desi Arapçala ştırılarak, z ı nd ı k (

(..))) yâni gösteriş dini ifâ-

j) olmuştur. Bu, inanmış gibi görü-

nüp, küfrünü gizleyen demektir." Bana göre, bu da yanl ıştır. Çünkü, inanm ış gibi görünüp küfrünü .7; ,-leyen, kimseye z ı nd ı k değil, münlif ı k denir. Bu kelime (3-A- :,3 I kökünden türetilmi ştir. O da, ada tavş anının yuvasnun deli ği anlamma gelmektedir. Çünkü bu hayvanc ığın yuvasının iki deliği vardır; birine ncıfikâ ( ) ötekisine de le Ct ş
1c ş ü'dan çıkar; is rışı ctı 'dan sıkıştırdı= nüfilcü'dan kaçar. Mü n Cıfı lc da böyledir; s ıkışınca, yerine göre, ya m ü 'min ya da kâfir görünür. Z ı nd ı k'a gelince, o, Ayd ınlık ( ) ve Karanl ığa (L4,-,1-LiJI) inanan kimsedir; bu da, 9

İ kicilik (

) dinidir. Bu dinden olanlar, Yezdan (

) ve E-

rimen ( ‘.:74j.,NI)e 8 inanırlar. "O zat, bunlar ı söyledikten sonra, orada bulunanlardan birisi, kim gibi? diye sordu. Şeyh `Izzuddin'in yan ında oturan biri de, Şam'daki İbn ul`Arabi gibidir dedi. Şeyh cIzzuddin ise, hiçbir şey söylemedi, o adama cevap da vermedi. "O gün ben oruçluydum. Ş eyh `Izzuddin de oruçluydu. Beni, birlikte iftara çağırdı. O'ndan ikram ve ilgi gördüm. Dedim ki "efendim, ça ğımızın el- ğ avsu'l- lcutbi'l- c dm ici kimdir, biliyor musunuz ?" O, "bundan sana ne, yemeğini ye" dedi. Söyleyişinden, kendisinin O'nu bildiğini anladım. Yeme ği bıraktım ve "Allah aşkına o kimdir, bana tan ıtın" dedim. Gülümsedi ve dedi ki, "O, ş eyh Mulıyiddln ibn ul-
ise şeytandır.

9. Bk. es- Ş afedi, el- Vcifl bi'l- Vefeytı t (yazma, III. Ahmed Kütüphanesi, varak 83 b)'da, (İ zzuddin b. (Abdisselöm'ın, Şems ud- Din ez- Zehebi ve İbn Teymiyye el- Darrânrden naklederek, " İbn ul-
25

Anlaşılıyor ki, ş eyh (Izz ud-Din b. `Abd is- Selam, fakiblerin, ilimlerinin çerçevesine girmeyen bir şeyi yermekte mâzur olduklar ını kabul etmi ş , ş eyh MuhyiddIn'in gerçek halini, onun ş an ve de ğerinin yüceli ğini anlayacak durumda olan hizmetçisine aç ıklamıştır. Şeybulislam Şihab ud-Din `Umer b. Muhammed es-Suhreverdi, °° Allah O'ndan raz ı olsun, şeyh Muhyiddin ile Mekke-i Mükerreme'de bulu şup konuşmuştur. Birbirlerinden ayr ıldıktan sonra, ŞihabuddIn 'e, " ş eyh Muhyiddin'i nasıl buldun" diye sormu şlar. "O, sahili olmayan bir denizdir," cevab ını vermiş ; Şeyh Muhyiddin'e de şeyh Şihabuddin'i nasıl bulduğunu sorduklarmda, "O, salih bir kuldur," demi ştir. eş - Şeyh el- Mudakkik el- Mukakkık Sa`duddin Muhammed b. el- Mueyyed b. `Abdillah b 'Ali b. Hamm ılye el- HamevI", Allah temiz ruhunu takdis etsin, Ş am'dan memleketin dönünce seçkin arkada ş ve dostları kendisine, " Ş am'da bilginlerden kimi b ıraktın?" diye sormuşlar; O da, "orada, şeyh Muhyiddin'i, dibi ve kıyısı olmayan co şkun bir denizi b ıraktım" demiştir. Ş am'ın büyük şeyhlerinden Kemaluddin ez- ZemlekanPyi ikinci zümre arasında ve ayrıca kitab ın ikinci bölümünde anlataca ğız. Şafiq başkadılarından Şemsuddin el- ljöyi", şeyh Muhyiddin'e kul gibi hizmet eder ve O'nun her iste ğine boyun eğerdi. Her gün, MuhyiddIn'in yanına girip mübarek yüzünü görmeden önce, onun ad ına otuz dirhem sadaka verir-

ş ey arzetmek istedi ğ iniz vakit, bu mahrem konusmantzdan önce sadaka verin" 13

di. "Ey iman edenler, siz Peygambere mahrem bir âyetini okurdu.

MalikIlerin başkadısı14 kızını O'nunla evlendirmi ş ve kendisi de hizmetinde bulunmu ştur. 10. Arif, sûfi ve mür şid'dir. (Abdulködir el- Cili (Gfiâni) ile arkada şlık etmiştir. Tasavvufta büyük bir mevkü vard ır. Birkaç sûfi ribatında şeyhlik etmiştir. Halife en-Nö şır, kendisini, H. 597 yılında Ş am'a, el- melik ul- (Sdil'e ve H. 614 de ljörezm şöh'a elçi olarak göndermiştir. Birçok meşhur eserleri vardır. H. 632 de ölmü ştür. Bk. en- Nuefım uz- Zahira, c. VI, s. 165, 166, 219, 284 Il . Sa(d ud- Din Muhammed b. el- Müeyyed (b. (Abdillâh b (Ali b. Ilammüye) el- Hamevi ( — H. 652). Zâhid ve âbid büyük söfilerden olup, m ciihede ve riyiiz a ela me şhurdur. Bir süre Ş am'da oturmu ş, sonra Horösün'a dönmüştiir. Tatarlardan birçok insan O'nun vasıtasıyla müslüman olmuştur. Bk. en- Nueizm uz- Zâhira, c. VII, s. 31. 12. Şems ud- Din Ahmed b. Halil el- Höyi, Azerbaycan şehirlerinin birinden (Höy) olup, büyük bir bilgindir. Şam'da başkadılık yapmıştır. Bk. bizim yayınladığımız: Kud ıltu Dima şlc, s. 65. 13. Müeâdile sûresi, 12. 14. Bu zat, Ş am'da Maliki mezhebine göre ilk ba şkadılık eden Zeynuddin ez- Zevövi olsa gerek. Ölümü H. 681 dir. Bk. Kuclatu Dima şlc, s. 243.

26

Törilı u Dimaşic'm ve daha birçok güzel eserlerin yazar ı el- Hafiz ibni tAsakir, Muhyiddin'in talebesi ve dergahma devam edenler aras ındaydı". İbn un- Neccar"'a gelince; o da şöyle demektedir: " şeyh Muhyiddin'le Şam'da buluştum. O'nu imam, bilgin, kâmil, ilimlerde mütebahhir, hakikatlerde rusûh, sahibi olarak gördüm. O'nun eserlerinden yararland ım. Kendisine doğumunu sordu ğumda, "Mürsiye'de, Hicri 560 yılı 17 Ramazan Pazartesi günü do ğmuşum", dedi. Şeyh eba cAbdillah Muhammed b. (Abd il- Vahid el- MakdisP 7 bana, ş eyh Muhyiddin İbn ul- `ArabI'nin, Hicri 638 y ılı Rebi. ulashir ayının yirmi ikinci Cuma gecesi vefat etti ğini yazmıştı ki, ben o zaman Makdis'de (Kudüs) idim; kendisi de Şam'da bulunuyordu. Şeyh eba cAbdillah el- Makdisi, şeyh Mulıyiddin'in yakın dostlarından ve meclisi şerifine devam edenlerdendi. ibn ud- Dubeysi", tarihçidir. De ğerli birçok eserleri vard ır. O, der ki: Şeyh, Muhyiddin ibn ul- (Arab' Ba ğdad'a geldi, kendisiyle görü ştüm. O'nu, vas ıflandırıldığından çok daha ulu, bilindi ğinden çok daha yüce buldum. Eserlerinden faydaland ım. Bana, kendisinin, İşbiliye'de el-Hafız ebu Bekr Muhammed b. Halef el- LahmI'den, Kurtuba'da da el- HaN ebal- Kas ım b. BişkuvaP 9 den Hadis-i Nebevi ö ğrendiğini söyledi. Melik ul- culema, büyük kad ı eba Yalıya Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmüd el- Enesi el- KazvInI 20, jşör ul- Bilad ve alı bör ul- cl-böd 21 adlı oniki 15. Burada müellif yamlmaktadır. Çünkü, tarih yazar ı el- Irafiz ibni (Asökir, Ş am'da, H. 571 yılında ölmüştür. İbn ul- (Arab' ise H. 560 da do ğmuş olup, İbn (Asökir öldüğü zaman onbir yaşında idi. İbn ul- (Araba do ğu ülkelerine H. 598 de gelmi ştir. Belki, müellif, elKasim ibni (Asökir'i kasdetmektedir ki, O, tarih yazar ı el- Ilöfiz ibni (Asökir'in o ğludur ve ölüm yılı H. 600 dür. Bu el- Kösim de İbn ul- (Arabfnin talebesi de ğil, hocaları arasındadır. İ bn ul- (ArabI, el- I.ösim'in kendisine umumi bir icazet verdi ğini söyleınektedir. Bk. iett-

zetu İbn il- (Arabi lil Melik il- Muzaffer. — H. 16. Ebü (Abdillöh Muhammed b. Mahmüd el- Hafız Mabibbuddin ibn un- Neccör ( 643). Büyük hadis bilginlerindendir. Tftri-ku Bagdıld'ın yazarıdır. ez- Zehebi, el- (lber'de O'nu, ş i k a ve itkan sahibi olarak vasıflandınr. Birçok eseri vard ır. Bk. ibn ul- (Imöd, Şezerât uz- Zeheb, c. V, s. 226. 17. Ebü (Abdillöh b. (Abd il- Völıid ed- Dryö el- Makdisi (

— H. 643) Ş am'daki büyük

Hanbeli bilgin ve muhaddislerindenclir. Bk. Şezerftt uz- Zeheb, c. V, s. 224; en- Nucfun uz-

Zfthira, c. VI, s. 354. — H. 637). Vö şıt'ın nahiyelerinden biri olan Dübey18. Muhammed b. Sa(id ed- Dübey şi ( şö'dandır. Tarihçi ve muhaddistir. el- Hatib'in Tfırllı u Bağelftt'ına es- Sem(öni' ınn zeyl olaVefeyftt, c. III, s. 102, Dedering rak yazdığı tarihe bir zeyl yazm ıştır Bk. el- Vâfi basımı, Şam 1953. 19. Metinde: Biskuvöl 20. Ebü Yahya Zekeriyyö b. Muhammed b. Mahmüd el- Enesi ( Mölik'in soyundandır. Kazvinlidir. Tarihçi, co ğrafyacı ve kadı idi.

— H. 682). Enes ibni

21. Bu eseri Alman müste şrik Wüstenfeld 1848 yılında bir cilt halinde bastırmıştır.

27

ciltlik eserinde, İşbiliyye'yi anlat ırken ş öyle demektedir: "Endülüste büyük bir şehirdir. Endülüs illeri aras ında her türlü üstünlü ğü, güzel havas ı, tatli suyu, verimli topra ğı ve her çeşitten meyvesinin bolluğu, deniz ve kara avcdığı ile temâyüz eder 2ib. Şeyh, imam, alim, fazıl, mürşid, âriflerin sultan, Hak'kın ve dinin canlandırıcısı olan Muhyiddin ebu cAbdillah Muhammed b. 'Ali b. Muhammed b. Ahmed b. cAli el- 11atimI et- Tal el- Endelusi bu şehirdendir. O'nu Şam'da H. 630 yılında gördüm. Şeyh, bilgin, arif, Ş ericat -...> ve Halsi a t ilimlerinde mütebahhirdir; ça ğının muletedâ (tS ) sıdır. Ululukta eşsizdir. Çok de ğerli eserleri vard ır. Birgün bana, şöyle bir hatıra anlatnnşlardı : " İşbiliyye şehrinin bir soka ğında gelip geçenlerin üzerine abanan, bir hurma ağacı vardı ; halk, onun kesilmesini söz konusu etti, hattâ ertesi gün, kesilmesine karar verdi." Şeyh Muhyiddin, ş öyle devam etmişti: "O gece Peygamber aleyhisselâm ı düşümde gördüm. Hurma a ğacmın yanında ayakta duruyorlard ı. Ağaç, O'na şikayetle, ş öyle söylemekteydi: Yâ Resalallah, gelip geçmelerini engelledi ğim için beni kesmek istiyorlar. Bunun üzerine, Peygamber efendimiz mübarek elleriyle o a ğacı sıvazladılar; o da do ğruluverdi. Uyanınca, doğruca hurma a ğacının bulunduğu yere gittim. Baktım ki, dilşümde gördüğüm gibi doğrulmuş. Durumu halka anlatt ım, ş aşırıp kaldılar ve uğur sayarak a ğacı bir ziya retgâh eylediler". Çağdaşı olup kendisini her türlü üstünlükle vas ıflandıran, bütün ilimlerde söz sahibi olduğunu anlatan bu bilginler gibi daha niceleri vard ır ki, burada onlardan söz etmedik. Hepsini de ansayd ık, kitabın bu bölümü çok uzardı ve benimsediğimiz derli toplu anlatmadan uzakla şmış olurduk. Fakat, tafsilâta girişmeksizin, kısaca, O'nun üstünlü ğünü ortaya koyan, aç ık delillerle kandırıcı bir anlatma yolunu tuttuk. O'nunla ilgili haberlere önem veren, eser ve menkabelerini inceleyen bazıları şöyle bir olay anlatmışlardır: "Endülüs sultan]. Mekke-i Mükerreme'ye çok miktarda mal göndermi ş ve vekiline, bu malı, ancak yerli halka da ğitmasını Bir tesâdüf eseri olarak o y ıl, hiç benzeri görülmeyen bir şekilde şeyhler, bilginler, fakihler ve her türlü ilim ehli Mekke-i Mükerreme'de toplanmışlardı. O yıl ki, şeyh Şihabuddin es- SuhreverdPnin şeyh Muhyiddin ile buluştu ğu ve her birinin ötekisi hakk ında sözünü söyledi ği yıldır. Herkes, 21 b. Matbu nüshada, buradan sonra: " İşbiliyye şehrinin bir soka ğında..." sözüne gelinceye kadar şöyle bir metin uymazlığı vardır: "Muhyiddin lakabı ile anılan faziletli şeyh Muhammed ibn ul- (Aral:ıl bu şehirdendir. Kendilerini hakim, şâir, ârif bir şeyh idi. Kendisine bir h

H. 630 yılında Şam'da gördüm. Filmi, edib,

al gelirmiş ki, o hülde iken, sayfalarca çok ilgi

çekici şeyler yazdığım işittim. Gene, Ijavaşş u Feviitilı il - Kur'an (Sürelerin ba şlangıçları) hakkında da bir kitab yazd ığım duydum. O'nun ilgi çekici hiköyelerinden biri, İşbiliyye şehrinin..." $k. 4 şür ul - Bilâd, Wüstenfeld baskısı, s. 334.

28

yukarıda gönderildiği belirtilen şeyleri, ancak şeyh Mukyiddin

de,P aUI L9,:3) ıri

dağıtması isteğinde birle ştiler. O, bunları dağıttıktan sonra şöyle söyledi: "Ic ınii 't bozmak korkusu olmasayd ı, bu işten kaçmırdım" Bir dostu, "efendim, niçin?" dediğinde, ş öyle buyurdu: "Bu i şte Allah'ın rızası gözetilmemi ş, tersine, bununla ö ğün,mek istenilmi ştir". "Açıklar mısınız ?" dediler. Şu cevab ı verdi: "Ma ğrib sultanı, başka meliklere kar şı benimle iftihâr etmek istedi, çünkü bu mal ı benden ba şkasının dağıtmıyacağını ; biliyordu. Dolay ısiyle, bunun ard ında, Allah'ın rızâs ından çok, övünmek dile ği vardır." Bu sözler, Endülüs sultan ına eriştiğinde, ağlamış ve " Şeyh do ğru söylemiş . Gerçekten öyle dü şünmüştüm" demiştir.

29

IKINCI ZÜMRE

Bunlar, O'nun fikirlerini, gerçek maksatlar ını anlıyamadıkları için, çekimser kalan kimselerdir. Oldukça kalabal ık olan bu zümreden ş eyh Ebu'11Iasen. b. el- Hasen el- tlazreci ez- Zebidi el- Yemen'i, ş eyh cimaduddIn b. Keşir ed- Dima şki, şeyh `Abdullah b. Esad el- Yâfici, ş eyh Muhyiddin Sıbtı Ebi'l- Ferec İbn il- Cevzi el- Ba ğdadi gibi birkaçını aldataca ğız. Ebu'l- Hasen el- ljazreci.", el- cAsced ul- Mesbük adlı kitab ında şeyh Mulıyiddin 'den ş öyle söz eder: "O, ş eyh,imam, bilgin, erdemli, olgun, seçkin, Allah'ın velisi Ebrı cAbdillah Muhammed b. `Ali b. Ahmed el- 1-Fatimi etTâi el- Endelusi olup Mutıyiddin lakabıyla mıdır ve il) n ul- 'Arab' diye tanınmıştır. Çağında, emsali aras ında biricik idi; Vandet ehlinin ş eyhidir. En.dülüs ş ehirlerinden Mürsiye'de Hicri 560 yılı 17 Ramazan Pazartesi gecesi do ğmuş ve orada büyümü ştür. H. 568 yılında İşbiliye'ye gelmiş, H. 598 yılına dek burada oturmu ştur. Sonra, Do ğu ülkelerine gitmiş ; Mısır, Şam, Musul, Diyarbekr ve Horasan' ı gezip dolaş mıştır. Bağdad'a iki kere gelmiştir. Birinde, orada on iki gün kalm ış ; öteki u ğrayışı da Hac yolculu ğu sıras ında olmuştur. Anadolu'da yerle şmiş , ledün ilimlerine sâhip ve ilâhî sırlara vakıf olan ş eyh Ş adruddin el- Könevi Muhammed b. İshak b. Yiisuf b. `Ali el- Könevi' ılin annesiyle evlenmi ştir. Ş adruddin el- Könevi, Şeyh Mullyiddin ibn el- cArabi'nin elinde yeti şmiş olup, O'nun meydan ının süvari ve yiğitlerinden biri idi. İbn ul- 'Arab', sonra, Mekke-i Mükerreme'ye gelip mücavir olarak kalmış , burada anmay ı gerekli bulmadığımız birçok eserlerini, bilhassa ço ğunluğun anlayışına aykırı geldiği için karışıklığ a yol açan Fuş liş ul- Hikem adlı kitabını Mekke'de yazmıştır. İşte bunlar, O'nun siretinin bir kısmıdır. İç alemini Allah bilir. O'nun hakkında bana susmak dü ş er." Ş eyh `Inıkluddin İbn Ke şir23 , el-Biddye ve'n-Nildiye adlı kitab ında ş öyle — H. 812). Yemenli bir tarihçi ve neseb bilginidir. el22. (Ali b. el- Hasen el- Flazreei ( (Asced ul- Mesbük adlı eseri, hala yazma olarak beklemektedir. Bk. Brockelmann, Supplement, e. II, s. 238. — II. 774). Büyük 23. Ebü'l- Fidü ismü(il b. (Umer b. Kes!" el- Busravi ed- Dimaski. ( fakih, muhaddis ve tarihçidir. İ bn Teymiyye ile yakın alakası vardır. Bk. ŞezerCıt uzZeheb, c. VI, s. 232.

30

anlatır24 : "O, ş eyh, imam, Muhyiddin Ebn `Abdillâh Muhammed b. cAli b. Ahmed el-Hâtimi et- TAI el- Endelusi olup ibn ul- `Arabi denmekle bilinir. Büyük bir ş eyh, de ğeri ve Ş â13.1 yüce, Ş erci, ilimlerde rusüh sahibi, hakikat s ırlarma vakıf idi. Bütün ilimlerde parmakla gösterilirdi. Riyâzât, mücâhede ve birçok seyahatlerde bulunmu ştur. Çevresinde kendisine ba ğlı olanlar, topluluklar vardı. Onun heybeti gönüllerde yer etmi şti. Birçok memleket dola ştı, Mekke-i Mükerreme'de oturdu ve orada pek çok eser yazd ı ki, en büyü ğü, el-Futühüt ul- Mekkiyye olup yirmi cilde yakındır. Onda, aklın kavrıyabilece ği ve kavrıyamıyacağı, kabul edilen ve edilmeyen, yayg ın anlayış a uyan ve uymayan birçok şeyler vardır. Sonra, Ş am'a geldi, burada da birçok eserler yazd ı. Bunların önemlisi, Fuşüş ul- Ijikem adlı kitabıdır. Bunda da, kabul ya da reddedilmi ş olan görüşleri vardır. Bundan ba şka, eserleri aras ında, gerçekten güzel ve Tasavvuf ehli usülüne göre yaz ılmış bir şiir divanı vardır. Ş am'da, 638 Hicret y ılı Rebiülâhir ayının yirmi ikinci gecesi vefât etti. Kasyon da ğı eteğinde, Ş am'ın Sâlihiye semtindeki el-Kâdi Muhyiddin b. ez- Zeki mezarlığına gömüldü. O gün unutulmaz bir gün olup, güzel bir cenâze töreni yap ılmıştır. Ben, O'nunla ilgili, şu ya da bu şekilde bir görüş ileri sürmeyece ğim." Rahmetli cAbdullâh b. Escad el- Yâfi ci 25, Tarihinde, Ş am'ın ünlü Hadisçisi ve Tarih ul- İskim yazarı şeyh Şemsud- Din ez- Zehebi et- Türkmâni'den 24. Bk. el- Bidi-tye ve'n- Niküye, c. XIII,

s. 156. Buradaki metin, el- Biclitye ve'nbasılmış olan metnine uymamaktadır. Basılmış nüshadaki metin şöyledir: "Muhyiddin ibn ul- (Arabi "Fuşüş ve diğerlerinin yazarı . olup, Muhammed b. (Ali b. Muhammed b. (Arabi ebü (Abdillah et- Ta! el- Endelusl'dir. Birçok ülkeleri dola şmış, Mekke'de bir süre oturmu ş, yirmi cilde yakın el- Futitlettt ul-Mekkiyye

adli kitab ını orada yazmıştır. Bu kitabında aklm kavrıyabileceği ve kavrıyamıyacağı, kabül edilen ve edilmeyen, yaygın anlayışa uyan ve uymayan birçok ş eyler vardır. Fuşüş ul- Hikem adlı eser de O'nundur. Bunda, görünüşte (zakir0 açık bir küfr ifade eden şeyler vardır. el- (Akl ı- dile adlı kitap da O'nun eseridir. Gayet güzel bir de şiir divanı vardır. Bunlardan başka pek çok eserleri mevcuttur. Ölümünden önce Şam'da uzun zaman oturmu ştur. Zeki oğullarımn O'na karşı saygı ve sevgisi çoktu ve O'nun bütün söylediklerini kabul ederlerdi. Eba Şame şöyle demi ştir: "O'nun eserleri çoktur. Gayet kolay yazardı. Güzel şiirleri vardır. Tasavvuf mesleğine göre geniş bir ifkleye sahipti. O'nun için güzel bir cenaze töreni yap ılmış, Kasyon'daki el- Kadi Muhyiddin b. Ez- Zeki mezarlığına, bu yılın Rebiulâhir ayının ikisinde gömüldü." Ibn us- Sibt da şöyle demi ştir: " O, ism-i a(zam ı bildiğini, kimya ilmini çalış arak (keski) değil, Tanrı vergisi olarak (man iize le yoluyla) ö ğrendiğini söyler. Tasavvuf ilminde üstün bir yeri vard ır, eserleri de çoktur". Bu matbu nüshamn, yazmalarla kar şılaştınhp ilmi bir tenkidi yap ılmadan basıldığı anlaşılıyor. — 14. 768). Mekke'li sfıfi bir şeyhdir. Hicretin ba şından itibaren vakaları anlatan bir tarihi vard ır. Bk. en- Nücüm uz- Zahira, c. XI, s. 93; Broc-

25. (Abdullah b. Es(ad el- Yilfi(i (

kelmann, Supplement, c. II, s. 177.

31

naklederek, Muhyiddlifin hal tercemesini ş öyle anlatmaktad ır26 : "O, şeyh, imam, zâhid, veli, hakikatler ve ilimler denizi, yaray ışlı ilimler ve kutlu eserler sahibi, ebü 'Abdillah Muhammed b. 'Ali b. Muhammed b. Ahmed b. `Ali el- HatimI et- Tal el- Endelusi olup, lakab ı Muhyiddin (dinin canland ırıcısı) dir. İbn ul-

efra

Bekr Muhammed b. (Ali et- Ta] el- ljatimI el- Mürsi, ad ı ge-

çen ş ehirde vefat etti ". İşte bu, e ş- Zehebrnin verdiği hal tercemesidir. Sonra Zehebi, şöyle ilave eder. "Vandet-i Vücürl'a lsail olanlar ın rehberidir. H. 560 yılında doğmuştur. İbn Bişkuval ve ba şkalarından rivayetlerde bulunmu ştur. Bir çok memleketler gezdikten sonra, Anadolu'da bir süre kalmıştır". Gene Zehebi, "önemli bir meseleden ötürü itham edildi" demektedir. Bence O'nun verdi ği bu hal tercemesi ve sözleri, fakihlerden ço ğunun Şeyh' yerdiklerini göstermektedir. Buna kar şılık şılfiler ve fakihlerin bir kısmı O'nu son derece tâzimle ö ğmüşler, yüksek makamlarla vas ıflandırmışlardır, birçok kerâmetlerini anlatmışlardır ki, burada, bunlar ın hepsini belirtmek sözü uzatır. Şeyhin çok güzel şiirleri, birçok kerâmetleri ve e şsiz anlatışları vardır. Kendisini yerenlerin en çok üzerinde durdukları Fuştiş ul- Hikem adlı kitabıdır. O ğrendiğime göre, büyük bilgin İmam ibn uz- ZemlekanI bu eseri şerhetmiş, onda, söylenmesi caiz görülmeyen ve sak ıncah sayılan şeylerin bulunmadığını göstermiştir. Bana, zevk- ı selim ve anlayış sahibi birtakı m bilginler, " İbn ul- (Arabrnin mezk'ûr sözlerinin herkesin anl ıyamıyacağı bir te'vili vard ır" dediler. Rivâyete göre, Ş eyh Muhyiddin, İmam Şihabuddin es- Suhreverdi ile bulu şmuş, biribirlerinin yüzüne bakt ıktan sonra, konu şmadan ayrılmışmışlardır. Şeyh'e, Şihabuddin hakkında sorulduğu zaman, "başından ayağına dek siinnetle dolu" demiş ; Şilıabuddiıa'e de sorduklarmda, "O, hakikatler denizidir" demiştir. Bana gelince, baz ı kitaplarımda, Ş eyh'in düşüncesi üzerinde anla şmazlığ a düşenlerin kimler olduklarını anlattım. O'nun hakkındaki kendi görüşüm ise, susmak ve işini Allah'a bırakmakur."

32

kitab ı ortaya koymak yolunda Resli/u/lah'ın isteklerini temiz bir maksat, ihlas ve himmetle gerçekle ştirdim. Allah'dan diledim ki, beni bu i şte ve bütün hallerimde, kendilerine şeytanm söz geçiremedi ği kullarından. eylesin. Gene beni, kalbime ruhi bir nefes, kutsi bir ilham ile bütün parmaklar ımın yazdığı, dilimin söylediği ve hayâlimin kavrad ığı ş eylerde, koruyucu deste ğiyle seçilmiş lerden Usul. Öyle ki, bu eser, bir tercüman olsun da, kendi ba şı na hüküm ifade etmesin. Böylece, onu okuyan ehlullah ve gönül erlı ttb ı, onun, takdis makam ı ndan olup, aldatmanın nefsi arzular ından arınmış olduğunu görsün. Niyazımın HaVka eri şip kabul buyuruldu ğunu umar ım. Söylediklerim, ancak bana verilenler. Bu satırlarda yaz ılı bulunan ancak bana indirilendir. Ne bir resül, ne de bir ne b ryim; ancak bir y ı:Iri ş 'im ben. Ahiretim için ekip biçmekteyim." 27 Şeyh'in -Allah kendisinden raz ı olsunsözü, sona erdi. Zâhir ehlinin ço ğunluğu, rüya yerilemiyece ği ve kabul edilmesi gerekti ği Ş eyh'i rüyas ından ötürü yermek imkan ını bulamay ınca, görü şüne dil uzatmışlardır. İşte, cAbdullah el- Yaficrnin Ş emsuddin ez- Zehebi'den rivâyet etti ği sözdeki önemli mesele budur. Bence, gerçekten onlar Şeyh'e kar şı insafh davranmamışlar ve O'nu tanıyamamışlardır. Çünkü şeyh Muhyiddin, Peygamber caleyhisselam ile, âhirete göçmü ş olanlardan diledi ği kimselerle gündüz veya gece istedi ği vakit buluşurdu. Zamanının kutbu Şadruddin K önevi, Fukük ul- Fuşrış adlı kitabmda O'ndan şöyle söz eder: "Birçok kez tecrübe ettim ki, insanlar ın cüz'i ve külli bütün istidatlarını ve bu istidatlar ın nereye varaca ğını görür, her istidadın ne derece geli ş eceğini, bedbahtlık ve mutluluk bak ımından durumunun ne olacağını bilirdi. Kendine özgü bir bak ışla, karşısmdaki herhangi bir kişinin özüne n,üfüz eder, noksanl ık ya da kemâl mertebeleri bak ımından sonunda ne olacağını haber verirdi. Hiç de yan ılmazdı. Birçok kez, dünya i şleri hakkındaki ilahi hükümlerle ilgili sözlerinin, dedi ği gibi çıktığını gördüm. Allah'm fazlı ve şeyhin himmetiyle kader s ırrına ve e şya üzerindeki ilahi hükmün özüne vakıf oldum. Sonra, O, herhangi bir ş ey hakkında hüküm verdi ğimde, isabetli oldu ğumu bana müjdeledi. Bu vukufu, meydana gelmesine ilahi iradenin taalluk etti ği şeylere erme ği bu yüksek ke şfe bağladım. Öyleki, hiç mahcüb olmadım ve bu hüküm değiştirilmedi. Hamd, nimet ve fazl u kerem sahibi Allah'adır." Şeyh Şadruddin el- Könevrnin sözü burada bitti. İmdi, şeyh. 'Abdullah el- Yafici 'nin sözüne dönelim: " Şeyh Muhyiddin'in. Tasavvuf ve başka ilimlerde birçok eseri, güzel şiirleri ve birçok kerâmetleri vardır. Onu yerenlerin ço ğu Fuş üş ul-Hikem adlı kitabını ele alırlar. İmam, şeyhulislamların şeyhi Kemâluddin ez-Zemlekanrnin, bu eseri, gayet güzel ve 27: Bk. Fuşiiş ul

-

önsözü.

33

açık bir ş ekilde şerhederek ona inand ırıcı bir yön verdi ğini öğrendim. Bazı salih bilginler bana, şeyh Mulıyiddin'in sözlerinin, herkesin anl ıyamıyacağı bir te'vili oldu ğunu ifade ettiler. Kendi görü şüme gelince, bu konuda susmay ı uygun buluyorum." Sıbt ebi'l- Ferec İbn il- Cevzi der ki: "O, kâmil, faz ıl, çağının eşsiz şeyhidir. Şeriat ve hakikat ilimleri ile di ğer ilimlerde dengi yoktur. Benzerleri yazılmamış eserleri pekçok. Ism-i a c.ct m'ı bilirdi Kimya ilmini çal ış arak (L-,,-...ğ 1

) değil, Tanrı vergisi ( :4_3l.',1.1) olarak bildiğini işittim.

Tasavvuf yolunda ve di ğer ilimlerde üstün idi. Onun hakk ında insanların çeşitli görüşleri var. Bu konuda, ben susmaktay ım. Allah daha iyi bilir." Bence, Sıbtı ibn il- Cevzi, "ism-i aczam' ı bilirdi" sözünde, insafh davranmamıştır. Çünkü O'nun kendisi ism-i aczamd ı. İ nsan kemâle erince ism-i accı m olur. İsm-i aczam'dan maksat, icabet sür`ati' dir. Vaktin kutbu şeyh Ş adruddin el- Könevi, şeyh Mulıyiddin'in ş öyle söylediğini, Nuş üş ul- Fuş üş

upi,,z; adlı kitabında anlat ır : "Rüyamda

Peygamber efendimizi gördüm. Bana, ey Muhammed, dedi, Allah teâla senin dualarma hemen icabet ediyor." Bence, gene, S ıbt ibn il- Cevzi, kimyayı bilir derken de, insafl ı de ğildir. Çünkü O, kimyanın kendisi idi. Bu fennin erbab ına göre, kimyanın, hakikata, unsurları değiştirerek, iksir ile kursunu gümü şe, bakırı altına çevirmektir. O -Allah kendisinden raz ı olsun-, zaman ının iksiri, ça ğının kimyası idi. O'nun irş adı ile nice kişiler, hayvanlık aşağılığından insanhk yüceliğine ulaşmıştır. Bu satırları yazanın, ş öyle birkaç mısra" var: Tahkik ve irfan ile Hayvan ahlakını insana çevirmek, kimya. Böyle yapmad ınsa, savdın ömrü bo şuna Suyun buğulaşması ateşin yanışı na Şaşılacak noktaya dönelim. Bu büyük İslam bilginleri, böyle bir imam ı ululuk, ikram, tâzim ve ihti şam gibi sıfatlarla vas ıflandırdıktan sonra susmayı nasıl tercih etmiş oluyorlar? Oysa ki, onlar ın hepsi de O'nun velayet ve kerâmet'ini kabul etmi şlerdir. Böyle bir tan ı tmadan sonra, susmak ne demektir? Böyle bir ikrârdan sonra inkarm yeri var m ı ? Cennetin ötesi ate ş değil midir? Onlar bu konuda, mü'minlerin emin `Ali b. ebi Talib'in -Allah O'ndan raz ı olsun-, hem kendisine hem de Mucaviye'ye kat ılmayanlara, "Ne _Halt ile ayağa kalkt ılar, ne de batıl ile oturdular" dediği kimselerin durumuna düşüyorlar.

34

ÜÇÜNCÜ ZÜMRE

Bunlar, şeyleri değerlendiremeyen, onların yalınızca dış görünüşüne ( jAll; ) bak ıp, içyüzünü (

) bırakan

kimselerdir. Bunların çirkin

davranışlarını ortaya koymak için ayet ve hadislerden delil getirme ği gerekli bulmuyorum. Çünkü Kur'an- ı Kerim ve hadis-i şerifler, onların içlerinde gizlediklerini açıklayan sözlerle doludur. Nitekim, Allah tel ş öyle buyurmaktad ır: "Onlar, bilgisini kavrıyamadıkları şeyi yalan saydılar."28 Gene, "Onunla hidayete eremeyince, bu eski bir yalandır, diyecekler."29 Peygamberimiz de ş öyle buyurmu ştur: "Dmin gizli olanları vardır ki onu, ancak `arif- i billah olanlar bilir. Onlar bu ilimden söz edince, onu ancak Allah'a karşı gururlu olanlar inkar ederler". Hiç şüphe yok ki, keskin burhanlar ve parlak hüccetler, zâhir ehlinin başına inmektedir. Mesele, riisah sahibi bilginlere göre, hiç de böyle de ğildir.

Herhangi bir değer hükmü, ona bağh olan insanlar arasında geçerlidir. Zira, her topluluğun, kendine göre bir dili, yaşayışıyla bağlı ıstılahları vardır ki, bununla, başkalarından ayrılırlar. Kendilerinden olmayan, onlar ı dinleyinee, onlara karşı olumsuz bir tavır takmır. Bâzan bilgisizlik, kendisini, karşısmdakileri kafir sayma ğa değin götürür. Birisinin dilini ve kullandığı ıstılâln ötekisi anlamıyor diye, gerçekte, bu dili ve ıstılâhı asılsız sayamayız. Allah, bu zümreyi dald ığı uykudan uyand ıra. Doğru sözü k ınayan nice ki şi var Sakat anlayışdır felaketleri" N'ola ki, onlar, bilmedikleri yerde sussalar, bildikleri zaman da insan ı davransalard ı ! Huccet ul- İslam ebii Hamid el- Gazzalrnin. -Allah kendisinden razı olsun ve yerini cennet eylesin- dedi ği gibi: "Onlar bir vadinin ağzındaki kayaya benzer ; o, suyu ne içer, ne ne başkasının içmesine yol verir". 28. Yftnus süresi, 39 29. AhlFlif süresi, 11 30. Bu beyit el- Mutenebbi'nindir.

35

Büyük sUfilerden biri, ne güzel söylemi ş : "Bir şeyden ciciz isen, kendi aczini ve kusurunu görmekte t ıciz olma." Bu risâlenin. yazarından -Allah onu affetsin- bir şiir: Ayr ılık günü neler olduğunu görseydin Yads ımazdın akan göz yaşlarını Yaradılış giysisinden soyunsayd ın Bilirdin Hirâ mağ arasındaki sırrı Ne ki, zâhir senden mânay ı gizledi Bizimle olmay ınca, öldürdün katı kalbini Bilmedi ğinin ardına düşme Sak ın gönlünü gözünü kulağını Sorumludur gönlün, evliyâya kar şı tavrından Öyle bir durum ki öyle, özür kabul etmez Bir an önce nasib almağa çalış da Yürüyüver sâliklerin ard ınca İlk geldiğimiz makama do ğru Vardır huzura orda, korkudan uzak Mevkis ını zikrinden birşeyin alıkoymad ığı , O'nun buyruklarını dinleyen ki şi, Her türliipürüzden arıttı özünü Ki miisivâullah kaybolup gitti Senden gizlendiyse kavmin hilâli, Ve sen, göremiyorsan O'nu, Görene teslim ol

36

İ K İNC İ BÖLÜM Sözleri ve Eserleri

Bu bölüm, sahili olmayan bir denizdir. Çünkü, O'nun eserleri be ş yüzü aşmaktadır. Ş eyh'in eserlerinden bir k ısmını, bir müridine yazd ığı şu mektubunda görmekteyiz: 3 "Övgü Allah'adır. Selam, O'nun seçti ği kullarına. İmdi, kardeşlerden (

) biri, Taş avvuf yolunda 1.1akilcatler ve s ırlar ilmi ile öteki ilimlerde

kaleme ald ığım eserlerimin, adlarını yazarak kendisine bildirmemi istedi. Allah O'nu' başarılı kılsın; dileğini (bu fihristle) yerine getirdim. Ancak, bu kitapların bir kısmını, ortaya ç ıkan bir sebepten ötürü birisine emanet olarak bırakmam, onun da ( şimdiye dek) bana onları geri vermemesi yüzünden, bulmak güç. 3 Bu kitapların çoğu tamamlanmış , bir kısmı da tamamlanmam ış tır. Yazdığım eserlerin hiçbirinde, ba şka müellifler gibi telif maksad ı gütmedim. Ancak, onlar bana Hak' dan, akı lları yak ı el4 bir geli ş le geldi. Ben de onları, mümkün olduğu kadar yazma ğa çalıştım. Böylece, istemeden, eser yazma cihetine gitmi ş oldum. Onlardan bir k ısmını uyku ya da m ü kâ ş efe içerisinde Hak tealan ın bana yöneltti ği ilahi bir buyrukla yazd ım. "Önce, emanet olarak b ıraktığım kitaplardan ba şlıyacağım. Bu kitaplar elimde bulunmad ığı gibi. (sanıyorum ki) ba şkalarında da bulunmamaktad ır O günden beri, şimdiye dek, bunlar hakk ında herhangi bir bilgi edinemedim. Sonra, hem halk ın elinde, hem de kendimde bulunan kitapları (ve Hakk' ın beni alıştırdığı ş ekilde rabbtini bir hatı rlayış la - ki o bizce, ona göre 1. Gorgis (Avvöd'ın, Şam ilim Akademisi Dergisi'nde (Mecellet ul- Mecma( el- (Ilmi, e. XXIX, Dimaşk 1954, s. 355) yayınladığı fihristle bu metni kar şılaştırdık. Dergideki fihrist için işaret olarak M harfini, fihristin Hint yazmas ı olan nüshası için de H harfini kullandık. Parantezlerdeki sözler de ya M'den, ya da H'den al ınmıştır. 2. Metinde: bizi 3. M: "ancak, burada zikredece ğim bu kitapların bazısı azdır; emanet olarak b ıraktığım kitaplar da bunlar aras ındadır" 4. M: "ciğerlerinıi parçalayıcı ve gönlümü yakıcı bir gelişle", H: "neredeyse beni yakacakt ı"

37

hareket etti ğimiz ilahi bir emirdir- halka ç ıkarmak için beklediğim kitapları) Allah'ın yardımın ı dileyerek yazaca ğım. Ş öyle ki: "Emânet olarak verdi ğ im kitaplar:

1—Kitab fi'l- Hadis: Müslim b. el- Haccae'm Sahih'ini burada (kendim için) ihtiş ar ettim.

2—Kitab fi'l- Hadis: Bunu da, Ebil 'Isa et-

Sünen'inden ibtişar

ettim. 3— Yazmakta bulundu ğum el- Mısbalı (fi'l- cern( beyne's- stlıalı ) adlı eser. 4— Ö'zetleme ğe başlamış bulunduğum İbn Hazm' ın el- Mulıallii adlı eseri'.

5—(Kitab ül- İhtilâl flma köfte caleyhi Rasalullah şallâllâhu caleyhi ve sellem min sünen il- alıval) "Bu arada, S afilik yoluna göre hakikat ilimleriyle ilgili olanlar da şunlardır:

6—Kitiib ul- Cemc ve't- Tefsil fi esröri mecani - 't- tenzil. Bu tefsiri Meryem süresinc kadar' tamamlad ım; çok da güzel oldu. San ıyorum, bu güne değin Kur'an-t Kerim'i bu türlü tefsir eden olmad ı. Her âyet hakkındaki tefsiri, ş öyle üç makama ay ırarak düzenledim: a) Celal makam ı, b) Cemal makam ı, e) İ tidtil makam ı ki bu, berzandı r: Muhammed! kâmil ölçüye göre, bu da kemal makam ı d ı r. Ayeti, °elal ve heybet makam ından alıp, üzerinde (onu, çok güzel bir ifade ve ince i ş aretlerle o makama götürünceye dek) konu şuyorum. (Sonra onu) cemâl makam ından (alıp açıklıyorum;) bu makam, birinci makam ın tam karşısındadır. Sonunda, onu, sadece bu makam için nazil olmu ş gibi açıklıyorum. Sonra, ayn ı âyeti, kemâl makam ından alıp, önceki iki tefsire benzemeyen bir üslüpla anlat ıyorum. Bu makamda, âyetin büyük harfleriyle küçük harflerinin s ırlarını anlatıyorum. Bunlar da, eğer var ise, harekelerdir, ölü ve diri sükün, nisbet, izâfet, i ş aret ve benzerleridir. Bunlar ı bitirince bir sonraki âyete geçiyorum. Bu kitapta, ancak delil getirmek için pek az iktibas edilen sözler hâriç, ba şkalarmdan alınmış hiçbir söz yoktur.

7—Kitab ul- Cezvet il-Mul ıtebese ve'l-Hatrat il- Mulıtelese 8—Kitabu Miftalı is- Secade fi Macrifet il- Medhal ila Tarlic ıl-Irade 5. H ve M: "ibn Hazm el- FörsI". Gorgis 'Avvad, el-F'ârsi sözünün yerinde olmad ığım söylemektedir. Oysa ki, ibn Hazm için bu el-nirsi sözü, O'nun İranla ilgisi bulunması bakımından, yerinde bir ifâdedir. 6. H,M: "Bir gün Musa genç adamma demişti ki..." (Kehf sûresi, 60) âyetine kadar tamamladım.

38

9— Kitdb ul- Mü şellesüt il- Vtırideti fi'l- .lur'cin. Bu eserde, "O, yaşlı da, genç de değil; ikisi ortası gürbüz bir inek..." (Bakara, 68) ve "Namazında, ne sesini çok yükselt, ne de iyice km; ikisi aras ında bir yol tut" ( İsra, 110) gibi, üç şık belirten âyetleri inceledim.

10—Kitdb ul- Müsebbecdt il- Vdrideti fl
12— KitCılı u Mubc-iyecat9 il- Kulb bi Llaçlrat il- Kurb, Bu kitap, melekler, resâller, nebiler, ârifler ve ruliânilerin mertebeleri hakk ında bildiğim kadar pek çok meseleleri içine almaktad ır.

13—Kitrıbu MenCıhic il- irtilscr ild İfticickl ı Ebkör il- Behd (el- Muhadderdti bi Hayındt il- Lihd). Bu kitab ı üçyüz bölüm olarak düzenledim. Her bölümde on makam vard ır ki, tamam ı üçbin makamdır.

14—Kitdb ul- Muhkemi fi'l- Mevc -ı c4i ve'l- Llikem ve ildöbi Rasülüldh ıo

(Allah'ın Elçisi'nin âdâbl, ö ğüt ve hikmetler üzerine sağlam kitap).

15— Kitc-ı bu (Künhi) md ld büdde

müridi minhu (Mürid için gerekli ola-

nın özü).

16—Kitdb ul- kluld fi Esrüri Rühc -ı niyydt il- Melei'l-

(Yüce Meclisin

ruhaniyyat ının sırları üzerine bezekler kitab ı.)

17—Kitc-ı bu Ke şf il- Macnii can Sirrı Esmüi'llüh il- IJusnd (Allah'ın güzel isimlerinin sırlarının mânasmı açma).

18—Kitdb ud- Delil fi 144 is- Sebilii. Va'z hakkındadır. 19—Kitdbu `Uhlet il- Müstevfiz (fi Ahl ıdın iş- Sanat il- İnsdniyye). 20— Kitdbu Celüi'l- Kuldb (Gönüllerin cilâs ı). Bu kitapdan yana, ilgi çekici bir olayla karşılaştım. Şöyleki, bu kitab ı yazdığım zaman, karde şlerimizden (

) her biri, okumak üzere bir defter (ya da iki def-

ter) ald ılar. Kitab ın baş tarafını da ben ald ım ki, yirmi varak kadardı. Dostlarımızdan bir toplulukla şehirin dışına çıktık, yüksek bir yere oturup okumağa başladık. En güzel konulard ı, onlar. Bitirdikten son7. 8. 9. 10. 11.

Bu âyet, H ve M'de yok. H, M: "yedi gbğü yaranı" Metinde: Mutâba(at Metin: ildâb li Rasülillâh 11 ,M: Şifa u/• tAlll fi iddh is Sebil -

39

ra onu yere koyduk. Birden bire kayboldu. Bilmiyorum ki, göze görünmeyen cinler mi, insanlar m ı uçurdu. Şu ana dek, onunla ilgili birşey bilmiyorum. Kitab ın geri kalanını ise, artık, geri istemedim. Alanlardan hiçbiri de ald ığını geri getirmedi. İşte bu kitapla ilgili olarak böyle bir olay geçti.

21— Kitöb ut- Taklak ft', Beyön 12 ıs- Sirrı ellezi velcara fi Nefsi ebi Bekr ışS ıdıllk" radıyallahu canhu. 22— Kitöb ul- Plöm bi İşciröti ehl il Phönz.

23—Kitöb us- Siröc il- Vehhöc fl, Serki Keli ştm il- ljall dc . Kaddesallöhu rökahum 24— Kitöb ul- lfhöm fl Şerit ıl- Plcim. 25— Kitılb ul- Müntehab ft, Sayir il- Kurab". 26— Kitöbu Netöic il- Ezkör ve Uadelik ıl- Ezhör.

27—Kitöb ul- Mizcin fi Şıfat il- İnsön". İşte, emânet olarak b ıraktığım kitablar bunlard ır. (Bilmiyorum), bunlar arasında unuttuklarım var mı ? Çünkü, vereli çok zaman oldu; hafıza da, geçmiş zamanla ilgili ş eylerle, vakit kaybetmemek için, fazla u ğraş amıyor." Şimdi bu kitaplar, insanların elinde mevcut. Ancak, şeyh radıyallahu canh'm sağlığında mı yoksa ölümünden sonra mı ortaya çıkmıştır, bilmiyorum. Bunların bir kısmını gördüm, ço ğu da bende var. Bu risâleyi Ş eyh rad ıyallahu canh, Mekke'de mücavir kald ığı günlerde yazmıştır .t.o. I LUL, 17

'

" İ nsanlar ı n elinde bulunan kitaplar ı m ı z "Uadis konusunda:

28— Kitöb ul- Makaccet il- Bey4ö. Bunu, Mekke'de, fakihlerin usfilüne göre" yazdım. Taharet ve namaz konusunu iki ciltte tamamlad ım. Üçüncü cildi elimde; "Cuma" bölümüne geldim.

29— Kitöbu Mift ılk is- Secrıde. Bu kitapta Buhari, Müslim ve Tirmizrnin mecmualarından hadisler derledim.

30— Kitöbu Kenz il- Esrör 19 fimö ruviye can in-Nebiyy il-Muktör 2° min el- Eılciyeti ve'l- Ezkör. 12. Beyön yerine H ve M'de: Şe'n 13. ebi Bekr, H ve M'de yoktur. 14. H ve M'de "kaddesallöhu riihahu" yok. 15. H ve M: "fl Hakikat il- İnsan" 16, H ve M: "min Measir il- (Arab" 17. Bu paragraf, yazar el- Kaza el - Ba ğdödinindir. (Çev ) 18. H, M: "fakihlerin usölüne göre" eündeei ği yok. 19. II, "el- Ebrör" 20. Ir, M'de "el- 11Iutıtör" yok.

40

31— Kitabu Miskat il- Envar fima ruviye el- Alıbeır

subhiinehu ve tecala min

32— Kitab ul- Erba(in el- Mutehabile. 33—Kitab ul- Erbacin et- Tıvd/2° 34— (Kitdb ul-cAyn) 22. Halk arasında Hadisle ilgili baş ka bir kitab ımız olup olmadığını hatırlamıyorum; çünkü, hafızam pek me şgul, geçmişle ilgilenemiyorum. " İ nsanlar ı n elinde bulunan, Tasavvufi ve Felsefi kitaplar ı m ı z:

35— Kitab ut- Tedbirett il- İldhiyye fi (I şleih) el- Memleket il- İnsüniyye. Bunu, filozof Aristoteles'in. İskender için yazd ığı "Sirr ul- Esrar" adlı kitab ına benzer şekilde kaleme aldım. (Bu kitap ile bu s ırrı, karde şimiz Ebü Muhammed cAbdillüh b. el- Usta el- Mevrürrye verdim.)

36—Kitabu Sebebi cI şh ın- Nefsi 23 lilcismi ve md tukeisi min el- elemi c ınde Firakıhi bi'l- Mevt 37— Kiteibu ( İnzdl) il- Ğuyiib 'altı meratib il- Kuleıb (fl ına lend min seccın ve'ş- Sicr). 38— Kitdb ul- Isra ileı'l- Maheim il- Esra, 39— KitCıbu Me şeıhid il- Esrdr il- Kudsiyye ve Metalic il- Envdr il- İldhiyye. 40— Kitdb ul41— Kitdb ul- Menhec is- Sedid ila Tertibi Ahval il- Imam el- Bustaml, Ebi, Yezid raçhyallahu canh 25. Endelüsün. Septe sâhilinde (dü şümde) yüce Tanrı bana Bâyezid BistamPrıiıı, hâllerini anlatmam ı buyurdu. Tan yeri ağarmadan kalkt ım, yanımda bulunan iki yaz ıcıya söyleyerek yazd ırdım. Güneş doğuncaya dek iki defter yaz ılmış oldu.

42— Kitabu Uns il- Münkat ıtiyn bi Rabb il- ciflemin. Bunu hem kendim hemde başkaları için yazdım.

43— Kitdb ul- Mevcwt il- Ijasene. Bunu, Mekke-i Mükerreme'de yazd ım. 44— Kitdb ul- Bugye fi Il ıtişeıri Kitdb il- Ifılye li Ebi Nucaym el- I şfahani,. Bunu da kendim için yazd ım. 21. 11, M: "et- Tıval.kt" 22. Bu kitap, H nushasındadır. M'de ise, "el- (Ayn fi Hu şitşiyyeti Seyyid il- Kevneyn" yazdıdır. Nefsi bi'l- cism 23. H'de: Sebebi Te(a şşuk 24. M: "Kitdb ul- Celi frl- Ke şfi (an il- Veli" 25. M: "Miftiii:tu Akfdl İl-IlhCınt il- Valdd ve 415.1.1i E şkli A(litm il- Murid fi Şerhi Ahval ilİmdm el-Buskind ebi Yezid"

41

45— Kitüb ud- Durret il- Falı ira fi zikri men İntefa 'nı bihi fi Tarak tl- A ğira. İbni DübeyşI, bu kitab ın, Endelüs ş eyhlerinin haberlerini ihtiva ettiğini söyler. Şeyh Muhyiddin bu kitab ı, doğuya gelirken yan ına almamıştır. Şam'a geldiğinde, aslına müracaat etmeksizin, hat ırında kaldığına göre kısaltarak yeniden yazm ıştır. 26 46— Kitüb ul- Mebadr ve'l- Cayat fInta Tabtevi caleyhi Huraf ul- Muccemi

man el- 'AcCtibi ve'l47— Kitabu Mevaltt 'In- Micant ve Metalict Ehillet il- Esrar ve'lİki cüz halinde olup, konusunda emsalsiz bir kitapt ır.

48— Kitab ul- Inzalat il- VucCıdiyye man el- ljazain il- Cadiyye. 49— Kitübu Htlyet il- Ebdal ve ma yazharu minha man el Ma'a (rifi ve'lAhval). Bu kitabı, Taif'de fll ümeyye 27 sokağında, Abdullah ibn Abbas'ı ziyaret ettiğim sırada bir saat içerisinde yazd ım; onda, açlık (

)

susmak ('‘-',..4...0231) uykusuzluk ( jr...31) ve lı alvet (5_91;vil) üzerine söz ettim.

50— Kitaba, Envar il- Fecr fi Macrifet il- Makümüti ve'l'da elEcr (Ve 'cila ğayr il- Ecr). Kitaba bu adı, onu her gün tan yerinin a ğarmasından güneşin doğuşuna dek geçen vakitlerde yazmamdan ötürü verdim. 51— Kitüb ul- FutübCıt il- Mekkiyye. Birkaç ciltlik büyük bir kitapt ır. Mekke-i Mükerreme'de, Allah te`ala'nm bana vermi ş olduğu fütöhatla yaz ıdan bu eser, be şyüz altmışbeş bölümde büyük sır28, ilim ve marifetleri, sülök, menazil, münazelat, kutblar v.b. gibi mesle ğimizin konularını içine ahr29.

52— Kitübu Tac ir- Resail ve Minhac il- Vesail. Yedi risâle olup, benimle Ka`be-i ş erife arasında geçen konu şmalardan ibarettir. 53— Kitübu Rab, il- ,Kuds fi Muna şabat in- Nefs. 54— Kitab ut- Tenezzulat il- Mav şıliyye fi Esrar it- Tahürüti ve's- Şalavüt il- Hamsi ve'l- Eyyam il- Multadderat il- A şliyye. 55— Kitübu I ştir& il- Kur'an fi ',Dem il- İnsan. 56— Kitüb ul- Kasem il- Ilahi bi'l- İsm ir- Rabbanl. 57— Kitüb ul- Celal ve'l- Cemal. 26. Bu paragraftaki ifâde, bu eserin yazar ı el- Kör!' el- Ba ğdrıdi'ye aittir. 27. Ti ve M: "ebl Umeyye" 28. M: "büyük sır ve hikmetleri" 29. M'de şu fazlalık var: "Allah bilir ya, böyle bir kitap yaz ılmamış ve yazılmıyacaktır sanırım; çünkü, onda çok de ğişik bir yol tuttum ve ilgi çekici bir üslup kulland ım"

42

58— Kitab ul- Medhali

`Ameli bi'l- Huraf

59— Kitab ul- Mulınic fi's- Sehl il- Mumtenif. 60— Kitab ul- Emr31 il- Merbat fi Macrifeti ma yaltt ılcu Ehlu TarlIcillahi min eş- Şurat. 61— Kitabu Risdlet il- Envar [ima yumnahu Sahib ul- Halveti (cala) t- Tertibi min el- Esrar. 62— Kitabu cAnhai Mağrib. 63— Kitab ul- Magam fi cAhaidi
)

ve nun ( )

üzerinde konu ştuk; çünkü bunların başları, sonlannm aynıdır33. (Şöyle ki: (

j c

)

69— Kitab ul- Iştir& fi Esrar il- Esma il- ilahiyyat ve'l- Kinayat. 70— Kitab ul- klucub il- Macneviyye fi'z- Zat il- Huviyye. 71— Kitdb ur- Ristıle. Bunu, Fahruddin

gönderdim. Bu kitap,

herkesin elinde yok.

72— Kitab ul- Mube şşerat. Bu kitapta, düşümde gördüklerimden hatırlad ığım, filme yarayışlı ve iyiliğe teşvik edici şeyleri yazdım.

73— Kitabu Tertib ir- R ıhle. Bu kitapta, do ğ u memleketlerindeki yolculuklarım sırasında gördüğüm şeyleri anlattım; ayrıca, görüştüğümüz ve kendilerinden istifâde etti ğimiz hocalarımızdan söz ettik34. Şeyh radıyallahu canlı'', O'ndan dinledi ğim Peygamberin hadislerini, güzel bir hikayeyi, söylediği bazı şiirleri -ki bunların bir kısmı kendi şiirleridir- anlattım. 74— (Sıhhatın ı ş art koşmaksızın rivâyet ettiğim hadis-i şerifleri içine alan bir kitap). 30. 31. 32. 33. 34.

(Ameli bi'l- Hurüf" M: "es- Sirr il- MelcsfıffrlM: "el- Emr il- Mubkern il- Merbar H, M: "ve" H, M: "sonları başlarının..." H, M: "bir cüzünü hocalarımıza ayırdık"

43

"Allah te`ala'n ı n, yazmam ı buyurdu ğ u halde, ahâli aras ı nda yaymam ı buyurmad ığı kitablar:

75— Kitdb ul- Abadiyye. Bu kitapda ubudiyyet, vabdâniyyet, ferdâniyyet, (evveliyyet ve vitriyyet), adedi varlıktan çoklu ğun kald ırılması, Bir'in aded mertebelerinde bir görünü ş olduğu, adedlerin do ğup kaybolduğu ve sadece O'nun kald ığı anlatıldı.

76— Kitdb ul- Huvv. Bu kitap, nefsin izâfetlerini ve gönüllerin macrifetini içine alır.

77— Kitdb ul- Cc7ınic. Bu kitap, c emic ve ı t/Cı ls'ın, yanık ve üzgün kimsenin (melhaf'un) "ey Allah, beni müsta ğni kıl!' 35 deyişindeki ta kyid'in gösterdi ği celâlin ma`rifetini içine almaktad ır. 78— Kitdb ur- Balım. Burada, rahmetin genel ve özel olu şu (tacınIm ve tahsis) ile, esirgeme, ac ıma, recfet 36 ve şefkatin marifetini içine almaktad ır.

79— Kitdb ul-
80— Kitdb ul- Mecd. 81— Kitdb ul- Deyntantiyye. Bu kitapta sermediyyet, hulûd, ebed ve b e le meseleleri yer almaktad ır. 82— Kitdb ul- Cad. Bu kitapta iyilik, ihsan, cömertlik, vergi, (rü şvetler ve armağanlara) i ş aret edilmektedir.

83— Kitdb ul- Kayyâmiyye. 84— Kitdb ul- Ihsan. 85— Kitdb ul- Felek ve's- Sema' 86— Kitdb ul- Hikmet il- Mubteviyye" 87— Kitdb ul- cızze. Burada men`, kahr, ğ alebe, hamd, caczve u ş ar'a işaret edilmiştir.

88— Kitdb ul- Ezel 89— Kitdb un- Nar. Burada ışı k ( o.L:..,C2.!1), gölge ( ayd ı nhk

J5Wi),

karanlı k

) ve tecelli ( j.4.W1) ele alınmıştır.

90— Kitdb us- Sirr 91— Kitdb ul- ibdac 38 ve'l- Ihtird 35. II, M: "beni müsta ğni kıl" yok. 36. Metinde ülfet :L;j5II kelimesi var. Biz yukarıya

E ve M'deki re'fet ;61)1 sözünü koyduk.

37. H'de "el- Muhteviyye" yerine "el- Mabbiibe" yaz ılı 38. H, M: "el-

44

Emr

92— (Kitöb

Halk

93— Kitöb uş- SCıdtr ve'l- Vörid 94— Kitdb ul- K ıdem 95— Kitöb ul- Mülk 96— Kitöb ul- Kuds 97— Kitöb ul- Hayra 98— KitCıb ul- clint) 99— Kitlb ul- Me şi'e. Burada temenni, irâde, ş ültüci, hacis (gönille doğ an), caznı, niyet, ha ş d ve himmet 39 üzerinde durulmu ştur. 100—Kitöb ul- Fehvdniyye. Bu kitabın adı bâzan Kelimet ul- .tladreı, bâzan da el- Kav/ diye geçer. Bunda söz, söyleyi ş , sohbet gibi konulara dokunulmuştur.

101— Kitöb ul- Ralcm. Burada /t, ct t t, kitâbet, işâret ve rakam olarak kullanılan harflerden bahsedilmiştir

102— (Kitöb ur- Rahim) 103— (Kitc-ib ul- (Ayn. lemh, lemic,

Burada rü'yet, mü ş iihede, miika ş efe, tecelli, zevk, ş urb, büdih, heicim gibi konular ince-

lenmiştir.)

104—Kitöb ul- Böh. Burada do ğum (teviiiüd) ile üreyip türeme anlatilmakt adir.

105— KitCıbu Kütt. Burada efüi ve tekvin mertebelerine (

işâret

edilmiştir

106— Kitiib ul- Mebödi,'. Burada, geri döndürme (i ((Ide) nin bir başlangıç (mebde') olup, cd/e m'in her an bir ba şlangıçta olduğuna iş aret edilmiştir.

107—Kitöb ul- Velciye" 108—Kitöb (ud- Ducö ve') I- İcübe 109—Kitöb ur- Remz ft, 1:1 -urüfi Evöil is- Suver 110—Kitöb ur- Rultye 4° 111— (Kitöb ul- Bekit') 112—Kitöb ul- Kudra 113—Kitöb

IJukm ve' ş- Seda' iş- Sahiba ve'r-

ve's- Siyöse

114— Kitöbu (Mefcitiht) Cayb 39. M'de "Himmet" yok. 40. H, M: "Kititb uz- Zulfe" 41. M: "KitCib ur- Rutbe", 11: "Kit1b ur- Rilsbe"

45

115— Kitüb ul- fjazCtin 42 116— Kitüb ur- Riyük ıl- Levük ıh 117— (Kitüb ul- Ribh) ıl-
Furkün, Mestür, Merküm, Hakim,

Mübin, (Muhsi ve Müte ş cibih) gibi kelimelerle nitelenen "kita. b"

tabirleri incelenmi ştir. 119— Kitüb ut- Tedbir ve't- Taf ş il 120— Kiteıb ul- Lezzeti ve'l- Elem 121— Kitüb ul- 11alsk 122— Kitüb ul- Hamd 123— Kitüb (ul- Mü'min ve') l- Müslim ve'l- Muhsin 124— Kitüb ul- Kader 125— Kitüb u ş- şe'n43 126— Kiteıb ul- Vucüd 127— Kitüb ut- Tahvil 128— Kitüb ul- 1.-Iay fit44 129— Kitüb ul- Vahy 130— Kitüb ul- Insün 131— Tahlil ve terkib konusunda bir kitap. 132— Kitüb ul- Micrüc 133— Kitüb ur- Rev ılih ve 'l- Enfıls 134— Kitüb ul- Mulk 135— Kitüb ul- Ervük 136— Kitüb ul- Heyükil 137— Kitüb ut- Tuhfe ve't- Turfe 138— Kitüb ul- Ğurfe ve'l- ljurfe. 45 139— Kitüb ul- Acr ılf 140— Kitübu Ziyüdeti Keyd il- .Kav/46 141— Kitüb ul- ısfür (can Netdic il- Esfdr) 142— Kitüb ul- Ahcür il- Mütefeccira ve'l- Müte şakk ıka ve'l- Hübita 42. il: "el- ljazöin il- (Ameliyye", M: "el- Hazöin il- ( İlmiyye" 43. Metinde el- Be ş öre yazılıdır, yanlıştır. Ii ve M'de yukarıdaki gibidir. 44. il, M'de "el- Ilıbra" yazılı . 45. Metinde ve H'de böyledir. M'de ise, "el- Furka ve'l- urlsa" "Ziyödeti Keyd il- Bey]." 46. M'de: "Zebödi Kebed in- Nün",

46

143— Kitdb ul- Cebel 41 144— Kitdb ut- Tür" 145— Kitdbu Edeb in- Neml 49 146— (Kitdb ul- Burd,c) 147— Kitdb ul- Liaserdt 148— Kitdb

ul-

.(Ctstas

149— Kitdb ul- .Kalem" 150— Kitdb ul- Levb, 151— Kitdb ul- 'Ars 152— Kitdb ul- Kurs) 153— KitCtb ul- Fulk" 154— (Kitdb ul- Hebii') 155— Kitdb ul- Cism 156— Kitdb uz- Zemin 157— Kitdb ul- Mekan 158— Kitdb ul- 1.-lareke 159— Kitdb ul-
47

172- Kitab ul- Munazara beyne'l- İnsani ve'l- Hayvan 173- Kitdb ul- Mufddale 174- Kitab ul- İnsan il- Kamil ve'l- İsm il- Ac. şam 175- (Kitab ul- Mube şsirat 176- Kitab ul- Evvelin 177- Kitabu Tercumrın il- Eşvdh 178- Kitabu Muhiidarat il- Ebrar ve Musdmerat il- Ahycir 179- Kitab ul- cAbadile" 180- Kitab ut- Trıc it- Terrıcim 181- Kitaba ma 'd yucavve/u caleyhi fi Tarlictllah) 182- Kitabu icaz il- Beyan frt- Tercemeti can (il- Kur'an) 183- (Kitdb ul- Macrife 184- Kitabu Şerlı, il- Esma' 185- E;- Zehdiru ve'l- Agah fi Şerhi Tercuman il- Eşvcih) 186- Kitab un- Ne şdyih fimci yulcarribu fi TarlIc ılldhi teccIlii 187- Kitabu Levay ılı fi Şerh in- Nesayih 188- Kitab ul- Vesdil

Ecvibe can `Uyan il- Mesail

189- (Kitdb un- Nikah ıl- Mutallah 190- İlı tisdru Siret in- Nebi sallallahu caleyhi ve sellem) 191- Kitab ul- Menic ıl- I:Ima el- Basir fihi Acmd fekeyfe halle 192- Kitabu Fuş dş il- Llikem 54..."

`Ama

Bütün bu kitaplar ahâli aras ında yayılmamıştır. Bunların bazısı, O'nun hayatında, bazısı da ölümünden sonra ortaya ç ıkmıştır. Ben bu risâleyi, ancak, O'nu sevenlerin sevinmesi, k ıskananlarm da yerinmeleri için buraya ald ım. Bununla, kitaplar ın ın bunlardan ibaret olduğunu söylemek istemedim. Çünkü eserleri, say ılamıyacak kadar çoktur. Köylü kentli hepimizin hocas ı Şeyh Meeduddin Muhammed (b. Yackab) el- Firfizahadi" -Allah ruhunu takdis etsin ve kabrini rahmetiyle ıslats ın-, şeyh Muhyiddin'in, Ş am hükümdarı el- Melik ul- A‘zam' a 56 verdiği icazetnameyi gördü. 53. M: Kitab ul- (.1.1 -ı d 54. Fihrist burada sona ermemi ştir.

n ve M'de bundan sonra, daha elliden fazla kitap zikre-

dilmektedir. — H. 811). Büyük bilgin, fakih ve 55. Muhammed b. Ya
.12cnı'ul-

c. X, s. 79.

56. Doğrusu, el- Melik ül- Muzaffer Gö'zi b. el- Melik il- (Adil el- Eyyübi. Söz konusu icazetnâmeyi Dr. Abdurrahman Bedevi, el- Meeellet ul- Endelus, c. XX, 1955'de yaymlamıştır.

48

'günü ve icazetnâmen,in sonunda "kendisine, benim eserlerimi rivâyet için icâzet verdim" dendi ğini ve belirtilen bu eserler aras ında be şyüzden fazla kitap 57 saydığını söylemiştir. Şeyhimiz Büyük Kad ı'mn, bu mübarek sözünü, Dehli'de, Hicri 784 yılı Ramazan ayının onyedisin.de kendisinden i şittim. Firözâbadi'nin, ş eyh, Mutıyiddinle ilgili düşüncesine, şefkatli, devletli, Allah'ın dininin yardımcısı, bütün insanlara kar şı cömertlik ve iyiliği ile övülen Sultan ul- Aczam'ın, -Allah mülkünü dâim etsin ve bütün yeryüzünü O'na mülk eylesin, büyük fetihlerle desteklesin, yüce yard ımıyla gücünü art ırsınO'nun hakkında istediği fetvaya verdi ği cevapta vak ıf oldum. Öğrendiğime göre, ş eyh Muhyiddin'in eserleri, el-E şref, el-Efdal, el-Mücâhid, el-Müeyyed, el- Muzaffer, el- Man, şör -Allah hepsinin yerlerini cennet eylesin- gibi atalar ı olan sultanların kütüphanelerindekinden daha çok, O'nun de ğerli kütüphanesinde toplanmıştır.

Onların iyilikleri her yönde yayg ındı,. Zaman eskir de onların hâtırası yenilenir Fakihler, şeyh Mullyiddin'in eserleri üzerinde, manalarm ı akılları kavrıyamadığı için gelişi güzel konu şup durdular. Büyük sultan -Allah onun yardımcılarını yüceltsin, mülk ve iktidar ını artırsın-, hocamız Büyük Kadı'ya ş öyle bir fetva sormu ştu: "Allah'ın, dini kendileriyle kuvvetlendirdi ği, gene kendileriyle müslümanlar ın birliğini sağladığı büyük alimler, ş eyh Muhyiddin ibn. ul- 'Arab' ve O'nun el-Futühcit ul-Mekkiyye ve Fuşüş ul- ifikem ve başka eserleri hakkında ne buyururlar ? Bu kitapların okunmas ı caiz midir? Bu kitaplar, şimdiye de ğin okunan ve dinlenilen kitaplardan mıdır, değil midir? Bana, kandırıcı bir cevap veriniz ki, yüce ve cömert Allah da sizi bol bol mükâfatlandırsnı,' 58 Seyhimiz büyük kad ı59, aynen şu cevabı vermiştir: "Allahım, bize, rızana uygun olanı söylet. Sorulan hakkındaki inanc ım odur ki; O, bta ve ci/nt yönünden tarikat ş eyhi, gerçek (halsilı at) ve görünüş (resm) bakımından

tahlı 1,4 imamı, fiil ve isim itibariyle canlandıran kişidir.

marifet

görünüşlerini (rusiim)

Düşünme denizi ne dalarsa insanın düşüncesi, Hâtıraları boğulur orada. Bir dalga ki onu, kovalar bulandıramaz. Bir bulut ki, durmadan ya ğmur boşanır ondan. Dualar ı yedi kat gö ğü aş ar. Her yana saçllan bereketleri, 57. Dr. Bedevrnin belirtti ğine göre, bu inözette ad ı geçen kitaplar ikiyüz doksam bulmaktad ır. 58. el- Makkari, Nefb ut- T ıyb'de bu fetvamn suretini Firözöbödrnin el- iğtilti4 bi Mu(ttleceti

ibn il- H ayy& adli eserinden nakletmi ştir. Biz bu metni, el- Makkari'nin metni ile kar şılaştirdik. Bk. e. II, s. 375 59, Yani, Mecduddin Firfızabadl

49

ufukları kaplar. O'nu vas ıflandırmağa giiciim yetmedi ği halde, vasıflandırıyorum. Bana öyle geliyor, hattâ gerçekten biliyorum ki, O'nu, gerekti ği gibi değerlendiremiyorum.

İnanctmı söylesem ne olur ki B ırak kara câhili o, ,

Kötülük says ın melâmeti Andolsun andolsun and yüce Allah'a Ve Allah için 60 burhan diye O'nu ortaya koyana Birkaçıdır menk ıbelerinden söylediklerim Fazla değil, belki de çok az bile Eserlerine gelince, onlar, co şkun denizlerdir. Cevherlerinin çoklu ğundan başı ve sonu bilinemez. Hiçbir kimse bir benzerini yazamam ıştır. Allah, O'nun değerini bilmeği, marifet ehline nasib etmi ştir. Kitaplarını devamlı okuyup, manalarmı düşünenlerin, güçlükleri çözmekte gönülleri aç ılır ki bu, O'nun eserlerinin özelliklerindendir. Bu da, ancak, Allah' ın kendilerine ledün ilmi ve rabb âni m(arife nasib ettiği kimseler için mümkündür. Eserlerinden biri, doksan ciltlik et- Tefsir ul- Kebir'dir. O, bu tefsirde Kehf süresinin. "Biz O'na katım ızdan ilim verdik"" âyetine kadar Kur'an ı tefsir etmi ştir. Seyb. Mulıyiddin bu sırada bu dünyadan çekilmi ş ve bu eserini tamaml ıyamamıştır. Bu tefsir çok de ğerli olup, her bölümü, kıyısı bulunmayan bir denizdir. O'nun hakkında, kanaat ımıza göre, Allah için, velâyet-i cuzmei ve s ı dclib ıyye-i

kübrâ sâhibi dense, mübala ğa edilmiş olmaz." Görülüyor ki, bu tefsir kitab ını Şeyh radıyallahu anh, yukarıda geçen mektubunda zikretmemi ştir. Çünkü, bu mektubu Mekke-i Mükerreme'de yazmıştır. Sonra, Ş am'a gelip üç yıla yakın oturmu ş ; burada, birçok kitap yazmıştır. En son yazdığı eser, bu tefsiridir. Allah bilir ya, bu tefsiri sona erdirseydi, ciltlerce tutard ı. Bu da, insan gücüyle olmayan, yaln ız ilâhi, bir vergi ile baş arılacak bir iştir. Hocamızın, sözüne dönelim. "Bir tdife var ki, bilgisizlikleri ve anlay ışsızlıkları yüzünden şeyi). tenkidde aşırı gitmişlerdir. Hattâ bilgisizlikleri ve anlayışsızlıkları kendilerini, O'nu küfürle itham etme ğe dek götürmü ştür. Bu, ancak, onlar ın, ş eyb. Mulıyiddin'in, hal ve sözlerinin mana ve maksadm ı62 anlayamayışların60. el- Makkari'de: "din için" 61. Kehf süresi, 65 62. el- Makkari'de "söz ve fiillerinin maksat ve rnânalar ım"

50

dan; mâna meyvelerini derleme ğe elleri yeti şemediğindendir. Bundan ötürü O'nun hakkında gelişigüzel konuşmuşlardır. Ş air, ne güzel demiş :

Benim i şim, küfiyeleri oymak meidenlerinden Öküzler anlamazsa, bana ne! İşte, O'nunla ilgili olarak bilgi ve kanaat ımız bunlardır. IPI Bunu, Allah'ın Şıddiyki haremine sığınan kişi63 yazmıştır. Allah onu affeylesin." 64 Şeyhimiz Büyük Kad ı'ınn cevab ı burada sona eriyor. Bu cevap, Sultân ul- .A.
51

" Şeyh Mul;ıyiddin. -Allah ondan raz ı olsun- in kitaplarını elde etmek, okumak ve okutmak caiz ve helal de ğildir. Çünkü onlar yazarına iade edilmiştir." Demeli ki, ey gözü olan, ne dediğini ve sözünün nereye vard ığını bilmeyen şu zâlimin utanmazlığına bak! Davasnun, delili, iddias ının batıl olduğuna tanıklık etmektedir. Öte yandan, Ş eyh Muhyiddin'in, eserleri be şyüzü aş ar. Bunlar aras ında, yukarıda da belirtildi ği gibi doksan dokuz ciltlik Büyük Tefsir'i (et- Tefsir ül- Kebir) vardır. Küçük Tefsir'i (et- Tefsir u ş- şagir) de sekiz cilttir. El- Cem' ve't- Tafşll fi Esreiri Ma(etni et- Tenzil de doğrudan do ğruya Kur'an- ı Kerim'le ilgilidir. Bunu, Meryem süresinc kadar tamam., lamıştır. ibn IIazm'in el- Muhallei ( L91.41) adlı Fıkıh kitab ını da özetlemiştir. Gene, fakihlerin metoduna göre Mekke'de yazdığı el- Mehaccet ulBeydci adlı kitabı da fıkhi bir eserdir. O, bu kitab ıyla ilgili olarak şöyle der: "Taharet ve Namaz bölümlerini iki ciltte tamamlad ım. "Üçüncü cilt elimde. Cuma bölümünü yaz ıyorum." Bu bölümü tamamlasayd ı, o da bir cilt te şkil ederdi.

Mift4 us- Seccide de bir hadis kitab ıdır. O burada, Müslim, Buhari ve metinlerinden hadis derlemi ştir. Kenz ul- Esrcir adlı kitabı, Peygamberimizden rivayet edilen duâ ve zikirleri içine almaktad ır. Mi şkdt , ul- Envör da bir hadis-i kutsi kitab ıdır. Kiteıb ul- Erbdin el- muteldibile ile

Kitdb ul- Erbacin

Tıveil adlı eserleri de Hadisle ilgili kitaplard ır.

O'nun -kendisinden Allah raz ı olsun- Tefsir, Hadis, Fı k ı h, Us'ül-ii Fı k ı h, Keletm konusunda daha nice de ğerli eserleri vard ır. Bunların bir kısmı herkesce bilinmektedir. Ad ı geçen fakihle aram ızdaki anlaşmazlık konusu, onun, anlayıp kavramaktan uzak oldu ğu Hakikat ilimleri ile ilahi metrifetlere dil uzatmış olmasıdır. Büyük alim ve ârif, kendisini sevenleri Hak ve hidayet yolundan çevirmek isteyene ne söylesin! Hele, onun iddias ının delili, fetvas ında mündemiç ise... Bu satırları yazanın bir şiiri:

Ku şluk güne şini k ınayan, Onu bilmediğinden küçümseyen köre deyiniz Almak istemiyorsan Güne şin ışığını, Al ıcısı başka insanlar vardır. el- fjayydr ın" diki şini Öylesine y ırttık ki öylesine Kırdık makas ını İğnesiz ipliksiz b ıraktık onu... 66. Türkçesi: Terzi. (Çev.)

52

Senettir, Şeyh Mulıyiddin'in sözü Kalın kafalı iddiacıya karşı Öyle söz ki yer yok onda ku şkuya Düşmanlar kuşkulansa da Adı geçen fakihin ifadesi ve dil uzat ışına dönelim. "Şeyh Meedüddin'in benim gibi dü şündüğünü sanmam. Bu fark, Şeyh Mullyiddin'in eserlerini dikkatle incelememesinden ileri geliyor." Bundan sonra o, fetvas ında, benim gibi birinin burada anlatmas ı uygun düşmeyecek, kendisine yak ış an sözler söylemi ştir. Herkes kendi yap ısına göre hareket eder. Şeyhimiz büyük kad ı, bu iddiaların hepsine ufuklar ı dolduran, ittifakla kabul edilen ve nifak pazar ını kesada uğratan cevaplar vermi ştir. Bu cevapların bir kısmını buraya alıyorum: "Her durumda övgü Allah'ad ır. Allahım, bize Hakkı Hak olarak göster, ona uymamızı nasib et. Batılı da bat ıl olarak göster, bizi ondan sak ınmakta baş arılı kıl. " Şeyh MullyiddIn hakkındaki görü şlerimi, O'nun, ariflerin gö ğüslerine ferahlık veren ve a şıkların gönüllerini ışıklandıran kitaplarm ı devamlı olarak okuduktan, inceledikten, mana ve hakikatlarm ı düşündükten, veri'lerinin inceliklerini kavrad ıktan, sonra belirttim. O, muhakk ıkların ş eyhi, arifierin imam', evliya ve salilderin lcutbu'dur. Onun hakk ında bildiğimiz, inandığımız, ve gerçek olarak gördü ğümüz budur. el- FutüMt ul- Mekkiyye'nin başlangıcına, ihtiva ettiği inanca, Peygamber'in sünnetine uygun olup hadislerden ayr ılmayışma, bölümlerinin de hadislere göre kurulu şuna dikkat eden kimse; Allah, kalbini ledün ilnı i'nin ışığıyla aydınlattıysa, ş eyh Muhyiddinin büyüklük ve de ğerini bilir. "Adı geçen fakihin, şeyh MuhyiddIn'in kitaplarının elde edilmesi, okunmas ı ve dinlenmesi caiz ve helal de ğildir, çünkü onların yazarı reddedilmiştir gibi sözleri, yalınız ona ait değildir. Bu, zâhirci fakihlerden bir topluluğun görüşüdür. Onların ço ğu, aslında tamamiyle bu görü şte değildirler; ancak, Şeyh Mullyiddinin sözlerinin mana ve inceliklerini anlamaktan yoksun olan 'ay cl m'ın seviyelerine uygun olarak konu şurlar. Böylece, O'na muhalefeti i şitince, avam da O'nu tan ımaz, kötüler ve bidcatç ı der. Halbuki, Ebü Hureyre raçl ıyallahu anh ş öyle buyurmu ştur: "Peygamber aleyhisselâmdan iki da ğarcık dolusu ilim aldım. Birisini size yaydım; ötekisini de yaysayd ım, bu boynum kesilirdi." Bunu, imam Ebü cAbdillah el- Buhari şahih'inde zikreder. Ebü Hureyre, bununla, Ohir ehli'nin bir şey anlamadığı Hakikat ilmi'ni kasdetmiştir. Çünkü bu ilim, Allah'ın, sıddiyklardan seçti ği kullarına mahsusdur. Bu bakımdan

zâhirci münkir mâzurdur. O fakihin, şeyh

Muhyiddin'i k âfi r sayacak kadar a şırı gitmesi de böylece mâzur görülmelidir." 53

Derim ki, muhâlifin apaç ık deliller, sahih hadisler ve kesin, burhanlar karşısında mâzur sayılması , bilmem bir çözüm tarz ı olabilir mi? Böyle bir çözüm tarz ı, aleyhimize bir kap ı açmakta, Peygamberleri inkar eden, kafirlere cevap vermemize engel olmakta ve insan ı çıkmaza götürmektedir. Çünkü, gerçe ği asılsız sayan veya do ğruyu yalanlayan herkes mâzur olursa, do ğru ve gerçek kalmaz; bat ıl ve yalan ise sürüp gider. Şeyhimiz Büyük Kad ı'nın sözüne dönelim : " Ş eyh Kemalüddin ez- Zemlekani, Ş a m'ın en büyük şeyhlerindendir. O ş öyle söylerdi: Şeyh Mulıyiddin'i kitaplar ındaki bazı sözlerinden ötürü kötüleyen adamlar, ne bilgisiz ki şilerdir! Anlay ışları, O'nun sözlerinin manasını kavrıyamıyacak kadar kısırdır. Bana gelsinler de, mü şkillerini halledeyim ve Şeyh Mulıyiddin'in o sözlerle ne kasdetti ğini açıklıyayım. Böylece, gerçek ortaya ç ıksın, onlar da birtakım vehimlerden kurtulsunlar." Birinci bölümde, Şeyh Kemaluddhı ez- ZemlekanPnin. Fuş üş ul- Ijikem'i doyurucu ve gayet açık bir ş ekilde şerh ettiğini ve ona, inand ırıcı bir yön verdiğini görmüştük. " Şeyh Ş alahuddIn Ş afedi, birçok ciltleri bulunan dünya bilginleri tarihine dair yazdığı eserde, "M" harfine gelince, Mulıyiddin b. el- `Arabryi önemle zikretmiş , onu ve eserlerini övmü ş , O'nu yerenleri reddetmi ştir." 67 67. Bu ifâdeler Flrfızüliclrnindir. es- Şafedrnin ibn ul- (Arab/ hakk ında yazdıkları için Bk. eş- Şafedi, el- VafT bi'l- Vefeyöt, III.

Ahmed yazması, 4. cüz, varak 83 b- 86a. e ş- Şafedi,

ibn ul-
Futülıöt ul- Mekkiyye adını verdiği kitabını gördüm. Kendi yazı sıyla yirmi cilttir. Bu kitapta, başkalarının sözlerinde bulunmayan incelikler ve kerâmetler vard ır. Burada, akıl ile nakil, Mulıyiddin'in gözü önünde tek bir görünü ş hâlinde birle şiyor ve yazar, onu, öylece mü şahede ediyor. Bir hadis ya da bir meseleyi söylemek istedi ğinde, bunlar, hemen gönlüne do ğuyor. ıh), ve hatırlama (gikr) işidir. Bu kitabı okuyanlar O'nun yüceli ğini bilirler. Kendisinin en büyük eserlerinden biri-

Bu, bir kudrettir, son derece vukuf i şi, keskin zekâ, belleme ( dir. "

Bu eserin birinci cildinde, kendi inancını (
gözden geçirdim. Gördüm ki, şeyh ebu'l- liasen el- E ş (rI'nin inanc ını/1 aym olup, hiç bir noktada ona aykırı düşmemektedir. O'nun inanc ı hakkında benden bilgi isteyen kimse Şafed'de idi. Ben de Kahire'de bulunuyordum. Sadece, Şeyh Mulıyiddin'in (akidesini bir deftere geçirdim, üzerine de şunları yazdım:

"Bu inançda hiçbir şey yok Yalanlamay ı, burhanı gerektiren Yok yok, de ğil akla aykırı Kur'anın getirdiği nakle de Eş(örf de bu inanç üzereydi O da söyliyebilirdi böyle Beri sürdükleri incelenir O'nun Ispatlanır delille, burhanla

54

Ş eyh Muhyiddirt, birçok memleketleri dola şıp insanları irşâd ettikten sonra Ş am'a yerle şmiştir. Bu sırada Şam, büyük bilgin, inütekkellim ve fakihlerle dolu idi. Kendi çağında hiçbir bilgin veya fakihin O'na kar şı olduğunu bilmiyoruz. Onlar, ulular ı olan kişiye nasıl karşı gelsinler, içlerinden en de ğerlisine nasıl boyun eğmesinlerdi! Gene, adı geçen fakihin, " Şeyh Muhyiddin'in kitaplarm ı okumak, elde etmek ve dinlemek caiz de ğildir, haramd ır" sözüne, şeyhimiz Büyük Kadı'mn verdiği cevaba dönelim. "Bu açık bir cehalet ve çirkin bir sözdür. Hiçbir müslüman böyle bir sözü ağzına alamaz ve okudu ğu zaman, Şeyh Muhyiddin'in bütün eserlerinde Kitap ve Siinnet'e aykırı bir şey bulamaz. Şeyh Muhyiddin'in kitaplar ı beşyüzü aşmaktadır. Önce belirtildi ği üzere, et- Tefsir ul- Keblr'i doksan dokuz cilt olup, Kehf süresindeki "... Biz O'na kat ım ızdan bir ilim öğretıik6" âyetine kadar gelmi ş , geri kalan kısmını tamamlıyamamıştır. "Arif müfessirlerin usülünce telif etti ği et- Tefsir u ş - Şağir kitabı da, sekiz cildi yaz ıldığı halde tamamlanamam ıştır. Bunda da, kınanacak bir şey bulunmamaktadır.

"el- MucallöcalCı el- MukallCı adlı kitabı da fıkha dair olup, Ebil Muhammed b. Hazm'in eserinden özetlenmi ştir. Bu, fıkıh kitaplarının en güzellerindendir. Sahabiler, tabiiler, teba-i tabiin, ve kendi ça ğına kadar gelen büyük müctehidlerin, görüşlerini içine alan e şsiz bir eserdir. Bir müslüman, böyle bir eseri elde etmek, okumak ve dinlemek caiz de ğildir, haramdır, diyebilir mi? Şeriat ilimleriyle u ğraşmayı haram sayan kâfir olur. Allah bizi bu türlü fetvâ ve çirkin ö ğütlerden, korusun. Şeyh Muhyiddin'in Peygamberimizin hadisleri v.b. hakkında nice güzel ve de ğerli eserleri vard ır. Sözgelişi, er- Riydd ulFirdevsiyye fi Cemic il- Eb ıldiş il- Kndsiyye adlı eseri bunlardan olup, Peygamber s.a.v.'in do ğrudan do ğruya Allah'dan nakletti ği hadisleri ihtiva etmektedir. Şeyh Muhyiddin'den önce hiç bir kimsenin bu hadisleri derleme ği başardığını bilmiyorum. İ slâm'ın güzel kokularını koklayan bir insan, böyle bir kitab ı elde etmek, okumak, dinlemek, dinletmek, okutmak ve ö ğretınekten, Ama günüleyen k ınayan başka Ne ki, vard ır her kişinin günüleyeni. "Şeyh Muhyiddin'in sözlerinde yanl ış bir şey görmedim. "O'nun Fuşiiş ul- klikem'ini okudum. Zühir itibariyle şenat'a aykırı şeyler gördüm. Şüphesiz ki, O ve benzerleri, halvet ve riyazat hallerinde kendilerine hâs ıl olan şeylerle karşılaşmışlar, bunları ifâde etmek ihtiyacı duymuşlar, bu hüllerde gördükleri münalar ı ifâdeye yetmeyen kelimeleri kullanmak durumunda kahm şlardır. "... Kısaca, O büyük adamd ı . Sözlerinden anladıklarımız güzeldir; anlamad ıklarımızın ilmini de Allah'a bırakırız. Allah bizi, O'nun izinden gitmek ve her sözüyle amel etmekle de mükellef kılmamıştır."

55

başkalarını alıkoyar mı ? Bunu ancak Allah ve Resûlünün dü şmanı olan herhangi bir müş rik yapabilir. Allah bizi, sap ık ve câhillerin cehâletinden korusun. " İşte, Ş eyh Muhyiddin'in kitaplar ını okumak, dinlemek ve elde etmek caiz de ğildir, haramdır diyenin durumu budur. Çünkü, yukarıda da geçti ği gibi, Ş eyh Muhyiddin'in kitapları Tefsir, Hadis, Fı k ı h, Us fil, ilm-i Kelâm ve benzeri konularda yaz ılmış yararl ı eserlerdir. Burada, Ledün ilmi s

0

(.5-; A-3 I kalıyor ki, bunu, onlar ın ilmi kuş atamaz. Onlar, bu konu— ( da sadece çirkin ş eyler söylemekle yetinirler. Fakat onlar, sülûk edemedikleri bir yolu ve yapamad ıkları bir i şi kötülemektedirler. Gerçe ği inceleyebilselerdi, susarlar ve bir şey söyliyemezlerdi. Onlar helâk yoluna gittiler, kurtulu ş yo-

lundan sapt ılar. Çünkü dünya hayat ının sadece zâhirini biliyorlar; ariflerin meşrebinden yoksun, tadanlar ın zevkinden ve sâliklerin süliikundan uzaktırlar. Bildikleri birkaç zahir ilmi ile övünüyorlar. elLs„.42,,j3..j

J.,Lj

I

Urvat ul-Vuslcâ'ya

en sağlam tutam ak) sar ılsalar,

Sünnet'e uysalar,

Allah'ın has kullarım sevselerdi, Şeyh Muhyiddin'i yermezlerdi. Çünkü, çağının büyük bilgin, fakih, mütekellim, şeyh, ârif ve muhakkıkları O'nun

Tevkld'de takkIlt ehlinin imâm ı olduğunda birleşmişlerdir. O, bütün zâhir ve bât ı n ilimlerinde tek ve biricik idi." Birinci bölümde, şeyhimiz Büyük Kad ı Mecdüddin FirüzabadPnin, Şeyh cIzzuddin b. `Abdisselam'ın hizmetçisi yoluyla rivâyeti, hizmetçinin ilgili konuşması ve Şeyh `Izzuddin'in. "orası fakihler meclisi idi" diye cevap verişi geçmişti." cIzzuddin, bu sözü ile, zahir ekili olan, muhakk ıklarm sözlerinden ve ariflerle birlikte bulunmaktan nasibi olmayanlar' kasdetmi ştir. Sağlam bir mizaç ve selim bir ak ıl sâhibi, ledün ilimleri ile ilahi marifetlerden nasibi olan bir kimse bilir ki, Şeyh qzzuddin b. cAbdisselâm gibi bir bilgin ve O'nun ça ğdaşı büyük bilginler, kerâmetlerini görmeden, söz ve fiillerini tedkik etmeden hiç bir kimse hakk ında tezkiyede bulunmazlar Onlar ın hepsi,

Şeyh Muhyiddin'e boyun eğerler; sözlerini, fiillerini ve hallerini tan ırlar, O'nun şan ve mevkiinin büyüklü ğünü kabül ederlerdi. Nas ıl olur da, böyle büyük ve mübarek bir ülkenin insanlar ı, bilgin ve erdemli ki şilerin çokluğuna, Şeyh Muhyiddin'in otuz y ıldan fazla aralar ında oturmasına, eserlerinin ellerinde dolaş masına rağmen, bu eserlerin bat ıl olduğunu bildikleri halde susmu şlar ve O'na karşı en helal mallarını harcamamışlardır. O, Mekke-i Mükerreme'de mücavir kaldığı zaman da, orada büyük bilginler, müdekk ık fakihler, mütekellimlerin çoğunluğu, ârif ve mür şid şeyhler, hiçbir yüzyılda bulunmayan büyük velilerin hepsi O'na yaklaşmışlar, O'nun üstünlü ğünü kabül etmiş ler, 68. Bk. s. 25

56

sözlerini mübârek saym ışlar, eserlerini devaml ı olarak okumu şlardır. Onun mübarek eserleri, ilminin derinliğ ini ve faziletinin erginli ğini gösterir. Mekke'de O en çok, hadis-i Şerif öğretmek ( kendi el yazısı iledir.

) ile uğra şmıştır. Eserlerinin ço ğu

Mekke'de el- Futfılı,t ul- Mekkiyye'yi kalbine do ğduğu gibi yaz ıp bitirdikten sonra, ciltsiz ve cüzler halinde Ka e b e'nin damına koydu. Onları oradan bir yıl sonra indirdi. Mekke'nin yeli ve ya ğmuru bol oldu ğu halde, onları ne yel attı ne de yağmur ıslattı. O vakitler bu eser hakk ında herhangi bir şüphe ortaya ç ıkmamıştı Bilginler onu yazarak ço ğalttılar ve halk aras ında yayıldı. Acaba, O'nun ça ğda şı olan ve kendisinden ilim öğrenen bilginler, hakikati mi kabül ediyorlard ı, yoksa cahil mi idiler ? onlar, O'nun ilmi ile camel ediyorlar; fazilet ve üstünlü ğünü tanıyorlardı. Ancak, sonradan töreyen bir azınlık, O'na karşı susmaya ve hattâ O'nu yerme ğe başlamıştır. oneekilerin ikrarından sonra, sonrakilerin inkarma itibar edilemez. Üçüncü ş ahsın yermesi, yersizdir. Çünkü, bir yerde bulunan, orada bulunmayan. ı n gör m e dikl eri ıl i görür. Allah, onlar ın iç gözlerini (ba ş iret) ışıklandırsa, içlerini ve gönüllerini arıtsa, onlara iyilik ve olgunluk dileseydi; kendi kendilerini ıslah etmekle u ğra şır, başkalarıyla uğraşmazlardı. Çünkü, kendisini (nefs) nefsin, hem kusurlarm kayna ğı, hem de s ırların doğuş yeri olduğunu bilir. Var olan her iyilik, nefsin salandan yüz çevirip fesâda yönelmesi yüzünden kötü görülür. Çünkü nefs, zâlim ve cahil olarak yaratılmış olup, gereksiz i şlere meyleder. İnsanın böyle bir noksanı bulunduğuna, iyilik ve kötülü ğünü bilmediğine göre, ba şkasıyla değil, kendi b e n'ini (nefs) düzeltmekle u ğraşmalıdır. Ş air, Ne güzel demiş : Başkalarına ders veren, hey! üğreteceğin yok mu kendine Kendi beninden başlayıp önce Onu kötülükten uzak tutsan o! Ar ın& m ı özün kötülükten, Bilgesin artık Dinlenir de sözün, uyulur görü şüne İlâç vermektesin sayr ılara Sen sayrtyiken onlar nite sağlık bula! Bir kötülüğü işleyerekten yasaklaman Doğrusu, utanılacak bir şey senden yana Bu risâlenin yazarı -Allah onu affetsin- ihvân ından birine yazd ığı beyitler arasında şunları söylemişti: 69. Burada bir kelimelik bo ş yer var.

57

Ya şamak istersen ölümden uzak Kendi özünü ar ıtmağa bak Kula perde olan odur ancak Nefsini e ğit ki diri kalasın Eğitilirse o, muştular ola Başkaldırdı m ı, tutsaksın duygularına. Mülk aleminin bu da en a şağı mertebesi, Yaln ız cismine yurt olan yeri be ğenip kalma!

Dolayısıyle Kur'kı-ı Kerim'de insan, eksiklik ve ay ıpla bir arada an ılmıştır: "Hakikat insan, hırsına düşkün sabırsız yaratılmıştır." "Muhakkak insan, Rabbine karşı çok nankördür"71 "Sakın. Çünkü insan muhakkak azar." 72 "Muhakkak insan kesin bir ziyandad ı r"73 °4-nsana nimet verdiğimiz zaman, yüz çevirip yan çizer..." 74 " İnsan pek acelecidir."7° "İnsanın husümeti her şeyden fazlad ır."76 "İnsan, önündekini yalanlamak diler."77.

Yarat ıcısın ın tanıklığı ile İnsanın sıfatları bunlar olunca, ona yakış an, kendi ablamı düzeltmek ve kötülüklerle ili şiklerini kesme ğe uğraşmak olmalıdır. Ahlak ındaki noksanlığı RiyeWit- ı nefs'le giderir kişi Eksiklik, yarad ılışın özünde gizli Çakmaktaki ate ş gibi Mutluluk verilmi şse insana İyi i şlerle uğraşıp kavu ş ur ona Mutsuzluk verilmi şse Kötü i şlere girişip ulaşır ona İnsanın tanıkları , kendi durumlarında. ... bunun hardal tanesince olanı , İşte doğru söz odur Öyleyse kılavuz olan Mürşide bağlan.

İlk iki beyitten sonrakiler bu fakire aittir. 70. el- Me(üric süresi, 19 71. el- (Adiyût süresi, 6 72. el- (Alak süresi, 6 73. el- (A şr sûresi, 2 74. el- Isrû' sûresi, 83 75. el- Isrû' süresi, 11 76. el- Kehf sûresi, 54

77. el- IçıyEime sûresi, 58

5

Kendılni ve kendi kendisinin noksanl ıklarmı bilen, beş erli zaaflarnu ıslaha çalışı r. Kendi eksiklik ve ayıplarııııı görmeyen, ba şkalarının ayıplanyla uğraşır, keınfile eremez. Şeytanhk damarmm eksikliklerine boyun eğer. Böyle bir hastalığın ilacı yoktur; çünkü ona kendisi tutkundur. Bu fakirin ş öyle bir dörtlü ğü var:

Kendi derdine tutkunsa hasta Çaresiz kalır hekim Doğru yolu görmesini ki şiye çok görmeyin Tanrısıdır hiclayeti bildiren ona Şeyh Muhyiddin hazretleri, et- Tedbir& ul- İldhiyye fi I şlölı ıl- Memleket il- İnsdniyye adlı eserinde ne güzel demi ştir. Ş öyleki*: " Ta ;say ı> uf -Allah seni safilerden eylesin- yolu, ilgi çekici ve ola ğanüstü olup, ince sinan vard ır. O, kaba (

) insana değil; ancak inayet, tasarruf, hak söz ve sadâ-

kat sahibi kimselere verilir. Onun öyle özellik ve sinan vard ır ki, bunlar, ikrâr ve inkar ile örtülmü ştür. Biz bu mukaddimeyi mutlak olarak Tasavvuf ilmine bir giriş olarak yazd ık. Çünkü, bu ilme kar şı şiddetli bir tanımazlık vardır ve ona kar şı olanlar, şeytanlarına uymu şlardır. "Bilesin ki, -Allah gönlünü açsın, içini aydınlatsm- bu yol, teslim ve taşdik üzere kurulmu ştnr. Hattâ, bu yol ehlinden baz ı büyükler ş öyle demiştir:

"İnsan, bin sıddiyk onun z ındıklığına tanıklık etmedikçe ljahlicat'a ulaşamaz". İmam Zeynel al) idin hazretlerinin şu sözüne bakın:

"Baz ı ilmin öziinii aç ıklasam Puta tapanlardansın denilir bana Nice müslümanlar kanım ı heldl sayar da İşleyecekleri en "kötü" şey, "iyilik" bellenir onlarca". "Müslüman adın ı verdikleri kimselere, bu de ğerli ilmin inkarını ş art koştular. Zan ve tahmin üzere kaldilar. Bu tutum, nas ıl yadırganmaz. Hakikat ortaya çıktığı zaman, bât ıldan iz kalır mı ? Bu, sahasının dışında konuş anlar, karmakarışık düşlerden söz etmişlerdir. Görmez misiniz, Ebii'l- Rasim Cuneyd hazretleri ne diyor, "Sonradan meydana gelen şey, kadim ile karşılaştırılınca kendisinden bir eser kalmaz. Öğrendiği birkaç şeyle nefsinden konu ş anla Rabb ı ndan ve ke şfinden konu ş an arasındaki fark ne kadar büyüktür. * et- Tedbir& ul- ilühiyye kitabının mukaddimesinde geçen bu metni, iki yazma nüshas ıyla karşılaştırdık. Bu yazmalardan birisi, Ş am'da Zölliriyye Kütüphftnesinde (bk. Tasavvuf 362), ötekisi de el- Malgilkit ul- (Arabiyye Enstitüsü'nde bulunmaktadır. Bu metinle yazmalar arasmda bir k ısım eksiklik ve fazIaliklar var. Bu yazmalardan, yal ımzca ınfınayı tamamhyacak şekilde yararlandık.

59

"O, kendiliğinden konu şmuyor". Dış arıdan delil istemekten sak ın ki, merdivenlere muhtaç olmayas ın. Delili zat ından zat ın için iste ki, zat ında Hakkı bulasın. Peygamber aleyhisselâm ın Peygamberliğinin nasıl sâbit olup, O'nun, Allah'dan konu ştuğunu, nefs ve hevas ın.dan, konu şmadığını, insanların, ruhlarında nasıl yer tuttu ğunu, insanların nasıl teslimiyet gösterdiklerini, teabbüd ve teklif vazifelerinin onlara nas ıl hâkim olduğunu görmedin mi? Onlar, delil ve illet nedir diye sormam ışlardır. Sahabiler, O'na baz ı ş eyler hakkında soru sormu şlarsa da Allah, şu ayetiyle onlar ı bundan nehy eylemi ştir: "Ey

iman edenler, her şey hakk ı nda soru sormayınız. Onlar size açıklanınca, size kötü gelebilir78 ". "Ey irş âd olmak dileyen karde ş , bu yolda sana bir dü şman veya bir dost karşı çıkar da, "bu hususta, yani, tarikat bilginlerinden ve Hakikat ulularından anlattıkları ilâhi marifet ve Rabbistni esrar hakkında burhan iste" derse, ondan yüz çevir. Bir de şu susturucu cevab ı ver: "Bal ın tatlı oluşuna ve cimacni zevk ına delil nedir? Bunlar ın mahiyetini bana anlat ?" O, elbette, "bunlar ancak tatmakla bilinen şeylerdir, tarif edilemedi ği gibi hakkında delil de gösterilemez" diye cevap verecektir. Sonra, ona ba şka bir misal getir de ş öyle de: "Senin elinle yapt ığın bir evin olsa, içerisine hiç kimse girmese, böyle bir evin oldu ğu da herkesce bilinse, sonra kendi yak ınlarından birini halkın gözü önünde o eve alsan, o da, evin içerisini gezip gördükten sonra gördüklerini herkese anlatsa, bir kimse kalk ıp da "söylediklerinin delili nedir" diyebilir mi? Birisi böyle bir soru soracak olursa, bunu onun ahmakl ığına, beyinsizliğine verirler. Eve girip ç ıkan kimseye hüsn-ü zan gösterenler onun sözlerine inanırlar. Hüsn-ü zan göstermeyenlerin de inkâra hakk ı yoktur. Tersine, böyle ki şiler, bu i şin hakikatını öğrenmek istiyorlarsa, ev sahibine yaklaş mağa çalışmahlar ki, O, onları da içeriye als ın da önceki ki şinin gördüklerini kendileri de görebilsin. İşte, ey karde şim, bu yüce ilim, takva ile kurulan geni ş bir ev gibidir. Allah'dan korkan, O'nun emir ve yasaklar ına uyan, güzel niteliklerle sıfatlanan bir kimse, bizim aklımızun alamıyacağı ve kendisine Allah' ın bağışlamış olduğu bir ilimden bahsederse, bize dü ş en teslimiyet göstermek, tasdik etmek, inkâr ve itirazda bulunmamakt ır. Çünkü Allah teala, kullar ından dilediklerine kendi ilimlerinden özel olarak diledi ğini verir. "Allah, kime diler-

se hikmet verir. Kendisine hikmet verilene de büyük bir iyilik verilmi ştir"79. Sahabilerin, Peygamber s.a.v.'den, sabah namaz ı niçin iki rek'at, ö ğle ve ikindi niçin dörder rek'at, ak ş am üç rek'at, yats ı dört rek'att ır diye sorduklar ı işitilmemiştir. Ancak, Peygamberin "gi' ş m e t"ini (ma` şfım oluşunu) ve do ğru78. el- Müide sûresi, 101 79. el- Balara sûresi, 269

60

luğunu görünce, emirlerine boyun e ğmişlerdir. Peygambere vâris olan ve mücizeniıı, peygamberli ğe delâlet etmesi gibi, ilminiıı gerçekliğine delâlet eden takvâdan ayr ılmayan kimselerden delil ve illet sordu ğunu görünce, gönlünde doğruluk sıfatının yerleşmediğini anladık. Sen bu durumda olduktan sonra, Tasavvuf ehlinin hallerini kendilerine b ırak; sözlerinde şüpheye düşme, ve "Rabbtm ilmi mi arttr" 8° diye dua et; umulur ki, Allah sana da kendi kat ından bir kap ı açar. Onların gayb'den haber vermelerini tuhaf kar şılama. Çünkü, ayva iyice parlatılır, oradaki kir pas giderse; ona bakan ki şi kendisini, güzel ise güzel, çirkin ise çirkin olarak görür. Bir ki şi bu aynaya bakan ın gelse arkas ına dursa, onun süreti de aynada görülür ve aynaya bakan ki şi, yanmdakilere: "Arkamda bir insan var; k ılığı, boyu posu şöyledir" diye, adamı gördüğü gibi anlatabilir. Oysa o, ötekini do ğrudan do ğruya görmemi ştir. Ama, söylediğini doğrulamak da zaruridir. Çünkü bu, ma lı s üs (duyularla bilinen) bir ş eyMackül (akıl ile kavranılan) da mal/süs gibidir. Aynı şekilde, insan, kalb aynasına yönelir, onu mücühede ve riyi-tüt ile parlatırsa, onda macic ıflât ve müküsefelere ait olan ğ ay Uler; görür, dolayısıyle mü ş tı lı ede ettiğini söyler, gördüğünü tavsif eder. "N'ola, bu ilim için delil isteyen Kitab ve Sünnet'in mânalarmı tam olarak bilse de, ona, bunun akli delili şudur diye anlat ılsa. Teklife muhatap olabilecek akıla (alcl ut- Teklif) sâhip ve bu akılın zorunlu (vâcib), mümkün (câiz), imkünsız (mustel,a1) gibi hükümlerine vâkıf olan kimse,s Cıfi'nin bu türlü sözlerini câiz olarak görür. Çünkü, sfifi, sözleri ile ne şeriatın rükünlerinden, ne tevhid esaslar ından, ne de aklın hükümlerinden, herhangi birini ortadan kald ırmaktadır. Münkir, kendi kafas ından uydurup tasvir etti ği bir ş ekil ile kendi kendini aldatmaktad ır. Onun bu inkürı, doğrudan do ğruya kendisine aittir; silti ise, kendisine nisbet edilenden münezzehdir." Kitabı, şu hikâye ile bitirelim: Âriflerin gözbebe ği, üşıkların gönül meyvesi, 81 istiğrakda onun bu yolun başı Şeyh Kadib ul- Bün el- Mav şıli üzerine. 82

et- Tenbill ş ârihi el- Kadi

83 Allah ona selâmet versin.

O, Musul'a geldi; arkada şları kendisine Kaçllb ul- Bün' ı anlatıp çeki ştirdiler. Kad ı Kemâluddin de onlara uydu. Kendisi hakk ında onlar yakışık80. Taha süresi, 114 81. Burada alt ı kelime sığacak kadar bir bo şluk var. 82. Burada iki kelimelik bir bo şluk var. 83. Burada üç kelime s ığacak kadar bir bo şluk var. Bu, "R.rtçu ibn Yünus" olabilir. Not: Eserin Türkçe çevirisinde belirtilmesi gerekli bulunmayan, yay ınlayanın critique'le ilgili bâzı dipnotları gosterilmemiştir. (Çevirenler).

61

su bir ş ekilde konu şurken Kaçlib ul- Bân içeri girdi. O anda hepsi de susup kaldı. Bu arada Kadib ul- Ban, Kad ı Kemâluddin'e dönüp: — Ey anı Yünüs, sen Allah'ın bildiği her ş eyi biliyor musun? — Hayır. — Ya ben, o senin bilmediklerinden isem? Kadı Kemaluddin duraklad ı ve ne söyliyece ğini ş aşırdı. Kadib ul- Bân' ın ayaklarına kapanıp öptü, ağladı ve "beni bağış la" dedi. Bunun üzerine, O da O'nu bağışladı. Çalışmağa, Kıyâmet günü için azık hazırlamağa yönelen, kendi ay ıbı onu, başkaları ile u ğraşmaktan alıkoyan, böylece de, Peygamber caleyhissela= "Onlar uyanık, anlayışlı kimselerdir" sözüne layık olanlara ne mutlu! Hamd, Allah'a; selam, O'nun seçti ği kullar ile onların doğru ve pâk olan

(ehl iş - ştdk ve's- Şafıl) yakınlarına.

62

Bu, " Şeyh Muhyiddin'in Güzel Menkabeleri Hakkında Paha Biçilmez İnci" (ed- Durr us- Sernin fi Mehâsin iş- Şeyh Multyiddin) adlı eserdir. Onu, olgun (k ü mil) ve olgunlaştırıcı bilgin, erdemli, yetiştirici, hakikat ehlinin, kılavuzu, ibâdet ve zühd sahiplerinin çırası, ârif ve muhakkık ş eyhlerin ş eyM, salihlerin gözbebe ği, bidâyet i ş aretlerinin anahtar ı, hidayet sımna sâhip göniillerin, ş erhi, güçlükleri açan, mü şkil mana rumuzlarm ı çözen mürşid şeyh Ebül-esasen ((Ali b.) Ibrahim b. 'Abdullah b. Ibrâhim b. Yusuf el- Kari'el- Ba ğdâdi yazmıştır. Allah, merkadini nurland ırsın, rahmet ve fütuhatını kesmesin. Âmin. Ş ark ve selam Allah' ın elçisi, efendimiz ümmi peygamber Muhammed'e ve O'nun d/ ve a şMb'ına olsun. Tanrı, bütün sababilerden raz ı olsun.

63

»IZIN A Actes du XIV Congres Inter. des Orientalistes 12 Adrıb li Rasülillrılı 39 A. E. Affifi 13 Alıadiyyet 44 el-Ablıüf süresi 35 Ahmed b. el-lieddrıd eş- Şefi el-Yemeni 9 Al 19, 63 Allah te`iilrı 19, 20, 24, 32, 33, 34, 44, 49, 50, 51, 52, 53, 55, 56, 60, 61 Anadolu 9, 21, 30, 32 Araplar 24 Arap Birliği Yazmalar Enstitüsü 14 Aristoteles 41 ;hür ul- Bilüd 10, 23 ılsdr ul- Bilüd ve Ahbür ul-`11,Fıd 27

Ashüb 63 Asin Palacios 12, 13 Aydınlık 25 Azerbaycan el-`Abrıdile 31 `Abdullah b. Es'ad el-Yüfn 30, 31, 32, 33 `Abdulkadir el-Cili (Gilüni) 26 `Abdurrahman Bedevi 10, 48, 49 `Abid 26 `Aez 44 el-`
`Arifler 56, 61 el:Asced ul-Mesbük 30 el-`Asr süresi 58 'Aşk 61 `Avüln 53 el:Ayn fi lju şdş iyyeti Seyyid il-Kevneyn 'Am). 45

41

B Büdih 45 Bagdrıd 27, 30 el-Bakara süresi 39, 60 Basiret 57 Batıl 34, 53 Batur 8, 56 Bütıniye 7 el-Bedr ibn Cemrt'a 8 Bekri' 44 Ben (nefs) 57 Berger, Peter L., 5 Berzah 38 Bidrıyet 63 ve'n-Nihdye 11, 30, 31 Bicratçı 53 el-Bikrı`i 8, 12 Brockelmamı 13, 14, 30, 31 Buhrıri 52 Burhan 60 Bustün ul-`ırrifin 10 C Caiz 51, 52, 56, 61 Ceberüt 44 Celül 44 Celül makamı 38 Cemal makrımı 38 Cem' 44

65

el-Cem' ve't-Tafsll ftEsrdri Ma`Cı ni et-Tenzil 52

Cemil beg el-`Azra 11 Cimri.' 60 Corbin, R. 13 D Dar ul-Kutub el-Mısriyye 9 Dehli 9, 49 Diyörbekr 30 Du`ö. 49, 52 ed-Durr us-Semin fi Mekrısin iş- Şeyh Mukyiddin 14, 63 Ed-Durr us-SemTn fi Mendkzb i ş - Şeyh Mukyiddin 11, 17, 19 e<1-Pav'ul-Lümi` 9, 48, 51

E Ebed 44 Ebü `Abdillöh el-Buhörl 53 Ebü `Abdillrıh Muhammed b. 'AH b. Muhammed K Ahmed b. 'Ali et-Töi el-Endelusi 20, 31, 30, 32 Ebü `Abdillöh Muhammed b. Mahmüd elRöfiz Muhibbuddin ibn un-Neccör 27 Ebü `Abdillöh Muhammed b. `Abd il-Vrıhid el-Makdisi 27 Ebü `Abdillöh b `Abd ed-Diyrı elMakdisi 27 Ebü `Abdillöh Muhammed b. Muhammed elIJımyeri 20 Ebrı'l-`Alö' el-`AM' 9, 10 Ebü Bekr b. Muhammed b. Salih el-HemedrınI el-Cibli et-Te'izzi el-Yemeni 51 EVI Bekr b. Muhammed b. el-Ijayyrıt laf' el-CiblI 51 Ebrı'l-Fidö' İsrarı% b. `Umer b. Kesir el-Bu şray! ed-Dima şki 30 Ebü Hamid el- Ğazıöll 35 Ebü'l-esasen 'AH b. İbrahim b. `Abdillöh b İbrahim b. Yüsuf el-bari' el-Bagdödi 8, 9, 14, 63 Ebil'l-esasen 'AH b. el-Ijazreci ezZebidi el-Yemeni 30 Ebu IJayyrın el-Endelusi 8 Ebü Eureyre 53 Ebü Isrı et-Tirmizi 38 Ebü'l-Krısim Cuneyd 59 Ebü Mansiir Mevhüb b. Ahmed el-Cevöliki 24 Ebü Muhammed `Abdillölı b. el-Ustag el-MevrürI 41

66

Ebü Muhammed b. Razm 55 Ebü Şrıme 10, 31 Ebü Yahya Zekeriyya b. Muhammed b. Mahmüd el-Enesi el-Kazvini 23, 27 Eral 45 el-Efdal 49 el-Ehdel 11 Ehl-i Kitöb 24 Ehlullöh 33 Ehl uş- Şıdk ve' ş-Safa 62 Ehrimen 25 Endülüs (Endelus) 7, 20, 21, 28, 29, 30 Enes ibn Malik 27 Esi`at un-Nusfis Hetk il-Fusils 11 el-Eşref 49 Evveliyyet 44 Evliyö' 36, 53 Ezhör ur-Riyrl 11

F Fahruddin Muhammed b. 'Uluer b. Huseyn er-RözI 23 Fakih 51, 53, 56 Fakihler 8, 22, 32, 52, 53, 55 Fakihler meclisi 25, 56 Farsça 24 Felsefi 41 Ferdrıniyyet 44 Ferr ul-eAvn min Muddel İmıini Figavn 12

Fetvö 51, 53, 55 Fevılt ul-Vefey ı7t 11 Fihristu Kutubi İbni 'Arab! 10 Firrızöbödi 8, 9, 10, 11, 15, 49 Fıkıh (Fıkh) 52, 55, 56 Fukük ul-Fusıls 33 Fusfıs ul-Bikem 7, 10, 30, 31, 32, 33, 49, 51,

54, 55 Furkrin 46 el-Furka ve'l-Hurka 46 el-Futılktıt ul-Mekkiyye 10, 19, 21, 31, 49, 51,

53, 57 G GAL 13 Geschichte Der Arabischen Litteratur 14

Gorgis `Avvöd 10, 37, 38 Gönül erböb ı 33 Gösteriş dini 24, 25

talebe 44 el- Ğavs ul-Kutb il-Cami` 25 Ğayb 61

H Hac 30, 32 Hrıeim 45 Hacis 45 Helük yolu 56 Helal 52 Heva 60 Heybet 44 Hidayet 63 Himmet 45 Hindistan-Bankipore Hudrıbahs Patna Kütüphanesi 14 Hint 9 Husaini, A. Q. '13 Hadis 7, 40, 41, 43, 52, 55, 56 Nebevi 27 Hadis-i Şerif 35, 43 ibn `Asakir 23, 27 el-Nafiz Ebü Bekr Muhammed b. Halef elLahmi 27 el-Nafiz Ebil-Kasim b. Biskuval 27 el-Nafiz Şemsuddin ez-Zehebi 32 Hak 34, 37, 52, 53 Hakikat 28, 34, 49, 60 Hakikat ilmi 53 Hakikat ilimleri 52 Hakikatler ve sırlar ilmi 37 Hakikat sırları 31 Hakim 46 urd 20, 28, 49 Hamd 44 Haram 55, 56 Hirrı 36 Huccet ul-İslam 35 Halife en-Nasır 26 Halvet 42 Hareznısah 26 Hatt 45 Havassu Feviitih 28 el-Hayyat 52 el-Hazreci 11 el-Honsari 11 Horasan 26 Hoy 26, 30 Hubld 44

İ rade 45 Ibadet 63 elaber 27 İbn al Arabi, the great Muslim mystic and thinker 13 İbnu 'Arab'''. 11 ibn ul:Arabi 5, 7, 8, 9, 20, 27 İbn ni:Arab' Ebu Bekr Muhammed b. 'AH el-Mursi 32 et-Ta' İbn Biskuval 32 İbn ud-Dubey şi 10, 23, 27 İbn ul-Ebbar 10 İbn Hacer 9, 11 İbn Haldün 8 İbn ul-Hayyat 10, 51 İbn Hazm (el-Farsi) 38, 52 İbn Meymün 12 İbn Ke şir 11 İbn ul:Imad 10, 11 İbn un-Neccar 10, 23, 27 'bn Sina 23 İbn Şakir 11 İbn Tağriberdi 11, 23 İbn Teymiyye (el-Harran') 8, 25, 30 İbn Yunus 62 İbn uz-Zemlekani 32 Icabet sür`ati 34 icrızetname 48, 49 İctizetu İbnilli'l-Melik il-Muzaffer 10, 27 bina' 29 ictihad 24 el-İgtibiit bi M ıt`iiceleti ibn il-flayytı t 49 aleyhi ve selİhtistiru Sfret in-Nebi lem 48 %yan 57 İkicilik

4_,

)

25

İkrar 57, 59 İlahi irade 33 İlahi marifet 52, 60 Ilahi mdrifetler 56 ilahi nefha 23 İlahi sır 30 İraht sırlar 32 İlahi bir vergi 50 lınkluddin b. Ke şir ed-Dimaski 30

67

L'Imagination cr&ttrice dans le Soufisme d'ibn Arabi 13 `tim 49 Firüset 20 'tim ul-Kelüm 7, 23, 56 İnbteu/- Ğumr 9 İnkür 57, 59, 60, 61 İnsan 57, 58 inzivü 23 irade 45 ` İrfün 34 İ skender 41 İslam 55 El Islam Cristianizado, Estudi del Sufismo a travers de las obras de Abenarabi de Murcia 13 İslâm kültür çevresi 5 İslâm Tasavvuf Felsefesi 7 `İ smet 60 İsm-i A.`zam 31, 34 el-Isrif süresi 39, 58, 110 istiğrük 61 İrşüd 60 İştılülı. 7, 35 İşbiliyye 20, 21, 27, 28, 30 İ`tidül makamı 38 İtkan 27 Itlük 44 el `İz ibn 'Abdisselüm 8 Izzuddln (`Abd ul-`Aziz) b. `Abd is-Sel ğm 23, 24, 25, 26, 56 K Ka`be-i ş erife 42, 57 Kafir 25, 35, 53, 55 Kamil 63 Karanlık 25 Kasyon dağı 22, 31 el-Kehf süresi 38, 50, 55, 58 Keklik, Nihad, 5 Kelüm 52 Kelimet Kemal makama 38 Kemal mertebeleri 33 KemülüddIn ez-ZemlekünI 23, 26, 33, 54 KemüluddIn (1(ü.41) 61, 62 Kenz ul-Esrür 52 Keramet 34, 56

68

Kesbi 31

Keşf 59 'an Ijaküilc tt-Tevhid ve `Altiiid il-Muvahhidln 11 el-Kevükib ud-Durriyye fi Terdcim is-Südet Iş-Şüfiyye 11 Kibriyü' 44 Kitüb 46, 55, 61 Kitübet 45 Ulviyyüt ve'l-Ummeltüt isKitüb Sufliyyüt ve'l-Benüt ve'l-Muvellidiit 47 Kitüb ul-`Abüdile 48 Kitüb ul-Ahadiyye 44 Kitüb ul-Ahcür il-Mutefeceira ve'l-Mute şakIftlgt ve'l-Hübita 46 Kitüb ul-A`Iük fi Mekürim il-Ahlüle 43 Kitüb ul-`jilem 47 Kitübu `Anküi Ma ğrib 43 Kitüb ul-A`rüf 46 Kitüb ul:Ar ş 47 Kitdb ul-fAyn 41, 45 Kitüb ul:Azame 44 Kitüb ul-Bült 45 Kitüb ul-Bekri' 45 Kitüb ul-Bu ğye fi Ihti şüri Kitfıb il-11tlye Ii 41 Ebi Ndaym Kitüb ul-Burüc 47 Kitüb ul-Cebel 47 Kitüb ul-Celü 41 Kitübu Celüi'l-Kulüb 39 ve'l-Cemül 42 Kitüb fi'l-Ke şfi 'an il-Vell 41 Kitüb Kitüb ul-Ce ın`i ve't-Tefş ll fi Esrüri Tenzil 38 Kitüb ul Cürnif 44 Kitdb ul-Cenne 47 Kitüb ul-Cezvet il-Muktebese ve'l-Hatrat ilMuhtelese 38 Kitüb u/-Cism 47 Kitdb ul-Cü d 44 Kitüb fi ıklült is-Sebil 39 Kitüb ul-Deymümiyye 44 Kitüb ve'l-leübe 45 fi zikri men InteKitüb ud-Durrat fıa`tu bihi fi Tarık tl-ilhira 42 Kitüb ul-Ecvibeti '<ıki el-Mesüil il-Man şüriyye 39 Kitübu Edeb in-Nemi 47

Ke şf

Kitüb ul-Emr ve'l-Halk 45 Kitdb ul-Emr il-Merbüt fimö yumnahu Şdhib `ald't-Terai min el-Esrür 43 Kitüb ul-Emr il-Muhkem il-Merbüt 43 Kitübu Envür il-Fecr fti Mdrifet il-Makümüti `ald el-Ecr ve `ald gap- ilEcr 42 Kitüb ul-Erbdin el-Mutelcdbile 41, 52 Kitdb ul-Erbdin et-T ıvd1 41, 52 Kitüb ul-Erv ı7th 46 Kitdb ul-Es ınd 47 Kitdb ul-Evvelin 48 Kitüb ul-Ezel 44 Kitdb ul-Fehvrtniyye 45 Kitdb ul-Felek ve's-Sema' 44 Kitdb ul-Fulk 47 Kitdb ul-Fulk ve Kitdb ul-Fulk il-Me şhiin 47 Kitdbu Fuşüş il-Ijikem 48 Kitdb frl-Hadis 38 Kitüb ul- Futühat il-Mekkiyye 42 Kitdb ul- Ğdyüt 47 Kitdb ul- Ğurfe ve'l-ljurfe 46 Kitüb ul-Ijaılra 47 Kitüb ul-ljakk 46 Kitdb ul-Hamd 46 Kitüb ul- Hareke 47

Kitüb ul-ljaşerdt 47 Kitüb ul-Hayüt 45, 46 Kitüb ul-Ijazdin 46 Kitüb ul-Hebü' 47 Kitüb ul-Heyükil 46 Kitübu Hılyet il-Ebdül ve mü yazharu minhd min el-Mdürifi ve'l-Ahvdl 42 Kitüb ul-Hikmet il-Multteviyye 44 Kitüb ul-ljucub il-Mdneviyye z-Zöt il- Huviyye 43 Kitdb ul-ljukm ve' ş- Şerdi` iş- Şahiha ve'r-Ri'üse ve's-Siyüse 45 Kitüb ul-ljuld fi Esrüri Rühdniyydt il-Melei'lA`ld 39 Kitüb ul-Huvv 44 Kitdb ul-`1b ıld 48 Kitdb ve'l-Ibtird` 44 Kitüb ve'l-Me şhed il-`Ayni bi ljackat iş- Şeceret ve't-Tuyür il-Erbg at ir-Rühüniyye 43 Kitübu «ler= il-Beyün fi't-Tercemeti 'an ün 48 Kitdb ul-Ifhöm fi Şerh il-Pldm 40

Kitüb ul-Iltsdn 44 fimü küne `aleyhi Ra şüiillühi Kitüb şallüdlühu `aleyhi ve sellem min sünen ilAltvöl 38 Kitab 45, 47 Kitdb ul-Pliiın bi işürüti ehl

40

Kitüb ul- İnsan 46

Kitdbu İnsan Kitdbu ve'l-ljandik 43

ve'l-Ism il-A` zam 48 ve'd-Devdir frr-Raledikt

Kitdbu Inzdl il- Ğuyüb `alö merütib frınd lend min Sev' tn ve' ş- Şi`r 41 Kitdbu Inzüldt il-Vucitdiyye min el-Ijazdin il-Ciidiyye 42 Kitüb ul-Isfdr 'an Netüic il-Esfdr 46 Maltdm il-Esra 41 Kitdb ul-Isrd il-ildhiyyöt Kitdb ul-Işdröt fi Esrür ve'l-Kinüyüt 43 Kitübu İşürüt il-Kur'an fi ',Dem il- İnsan 42 Kitüb Işle 47 Kitdb ul-7zze 44 Kitüb ul-Kader 46 Kitüb ul-Kalem 47 Kitdb ul-Kalem il- İlahi bi'l-Ism ir-Rabbüni 42 Kitüb ul-Kayyümiyye 44 Kitabu Kenz il-Esrör fimit ruviye 'an in-Nebiyy il-Muhtür min el-Etriyeti ve'l-Ezkör 40 Kitübu Ke şf

'an Sirrt Esmüi'llrth il-

ustui 39 Kitüb ul-Rtdem 45 Kitüb ul-K ıstas 47 Kitüb ul-Ruds 45 Kitüb ul-Kudra 45 Kitübu Kun 45 Kitübu (Kunhi) mü lü budde li'l-Muridi minhu

39 Kitüb ul-Kursi 47 Kitüb ul-Kutub 46 Kitüb ul-Levöyth fi Şerlt tıt-Ne şdyilt 48 Kitüb ul-Levh 47 Kitdb ul-Lezzeti ve'l-Elem 46 Kitüb ul-Mahaccet il-Bey ıld 40 Kitübu mü lü ydavvelu 'aleyhi fl rarlIpIldh 48 Kitüb ul-Mdrife 48 Kitüb ul-Mdlüm fi `Alfdidi `Ulem ıl ir-Rusiim

43 Kitüb ul-MebCtdr 45

69

Kitab ul-Mebrıdr ve'l-Ğdzydt fl ınd Taktevi `aleyhi Hurdf min el:Actıibi ve'l,İy ılt 42 Kitdb ul-Mecd 44 Kit ıib ul-Medkali Ameli bi'l-.Fjurdf 43 Kitdtbu (Mefdıtik ı) l- Ğayb 45 Kitâb ul-Mekiin 47 Kitâbu Mendhic ila iftiddıdt Ebkdr (el-Mukadderıati bi haymat ilLikg) 39 Kitdb ul-Menhec is-Sedid ild Terti Akv ıal ilİmâm el-Bustd ınt Ebi Yezid radtyalldhu `anh 41 Kitdb ul-Meni` ıl-Hına el-Bask flhi if ınd fekeyfe Amca 48 Kitiib ıt Mesdthid il-Esrar il-Kudsiyye ve Mekan' il-Envdır il-Ildhiyye 41 Kitdb ul-Me şi'e 45 Kitdbu Meviik ı` ın-Nucitm ve Metdıli`i Ehillet il-Esrdr ve'VU/üm 42 Kitdıb ul-Mev` ıaet il-Ijasene 41 Kittıbu Miftdtk is-Se'd de fi Mdrifet il-Medhali ild Tarilt ıl-Irdde 38 Kitâbu Miftdk is-Se` rade 40 Kitdb ul-Mi`rdc 46 Kitdbu Miskdıt il-Envdr fimd ruviye subltdınehu ve te` ıild min el-Altbdr 41 Kitdb ul-Mlzdn fi Şıfat il-İnsan 40 Kitdbu Mublye` ıtt il-Kutb bi Hadrat

39 Kitdtb ul-Mubesserdıt 43 Kitdb ul-Mubessirdt 48 Kitdb ul-Mufd4ale 48 Kitdıbu Multddarat il-Ebrdr ve Musdımerat ilAhyâr 48 Kitdb ıtl-Mukni` fi's-Sehl il-Mumteni` 43 Kit ıab ul-Mulk 45, 46 Kitdb ul-Mu'min ve'l-Muslim ve'l-Muhsin 46 Kitdb ul-Mundaara beyne'l-İnsani ve'l-ljayyün 48 Kitdb ul-Muntehab fi Sdyir il-Kurab 40 Kitıab ul-Musebbe`ıat il-Vıarideti

39 Kitdb ul-Musellesüt Kitdb un-Nakl 47 Kitdıb un-Ndr 47 Kitdb un-Necm ve's- Şecer 47 Kittib un-Nemi 47

70

ur'dtn 39

Kitdb un-Nesdyik fItnd ı yukarribu fi te`dld 48 Kitdbu Netdic il-Ezkdr ve Haddik ıl-Ezh ıar 40 Kitdıb un-Nikdık tl-Mutallak 48 Kitdıb un-Ndr 44 Kitdb ur-Rakme 44 Kitdtb ur-Rakim 45 Kitdb ul-Rakm 45 Kitâbu Ravdat il-`,Is ıkin 43 Kitiib ur-Remz fi Hurdıfi Evâil is Suver 45 Kitdb ur-Revaik ve'l-Enfias 46 Kitdb ur-Riblt ıl-`,11t1m 46 Kitdb ur-Rikbe 45 Kitdb ur-Risdle 43 Kitdb ur-Risdle ve'n-Nubuvve ve'l-Veld ıye ve'lMdrife 47 Kitdb tl-Levdk ılt 46 fi Mundsakat in-Nefs 42 Kitdbu Kitdb ur-Rukye 45 Kitdb ur-Rutbe 45 Kitâb us-Şddır ve'l-Vdrid 45 Kitdb us-SeKate Aser 47 Kitdıbu Sebebi `./şIc in-Nefsi likismi ve mdt min el-Elemi `Inde Fir ıalphi bi'lMevt 41 Kitab us-Sirdıc il- Vehhdıc fI Şeriti Keldm kaddesalldhu riikialtu 40 Kitdb us-Sirr 44 Kitdbu Sitte ve Tis`In 43 Kitdbu Suciad il-Kalb 47 Kitdb us- Şe'n 46 Kitılbu Şerh il-Esma' 48 Kitdıbu Tdıc ir-Risdil ve Minhdc il-Vesdil 42 Kitdıbu Tdc it- Terdcim 48 Kittıb ut-Takkik fi Beyden is-Sirr ı ellezi vekara fl Nefsi Ebi Bekr ıs-Şuldik radıyalldhu anhu 40 Kitdb ut-Tahvil 46 fi Med> el-MemKitdıb ut-Tedbirdıt leket il-Insdniyye 41 Kitab ut-Tedbir ve't-Tafsil 46 Kitdbu Tercum ıan il-Eşvdık 48 Kitdıbu Tertffl ir R ıkle 43 Kitdb ut-Tenezzuldıt il-Mavstliyye fi Esrar itTandırdıti ve's- Şalavdt ve'l-Eyydm il-Mukadderat il-Asliyye 42 Kitâb ut-Tultfe ve't-Turfe 46

Kit ıab uf-Tar 47

Kitübu `uhlet il-Muste ıfiz (fi Ahkr ım i ş-Şanfat il-insüniyye) 39 Kitübu Uns il-Munkatan bi Rabb il-`zilen ıtn 41 Kitüb ul-Vahy 46 Kitüb ul-Velüye 45 Kitüb ul- Vesüil frl-Ecvibe 'an `Uyun il-Mesüil 48 Küttt, ul-Vucrıd 46 Kitüb uz-Zemün 47 Kitübu Ziyüdeti Keyd il-Kavl 46 Kitüb uz-Zulfe 45 Kılavuz 58 Kufr 7, 8 Kurtuluş yolu 56 Rüçli İbn Yünus 61 el-Krji Muhyiddin b. ez-Zeki 31 • ez-Zemleküni 8 Kaçllb ul-Brın el-Mavsıli 61, 62 Kahr 44 Kül 20 • el-Bagdüdi 8, 11, 12, 40 Kaşd 45 el-Küsim ibn `Asükir Küşı`ü 25 el-Kavl 45 el-KazvinI 10 Kll u Kül 24 Kıyümet 62 el-K ıyüme süresi 58 Kıgkitu Dima şk 26 Kudsi bir ilhüm 33 Kur'ün 7, 46, 50 K ur'ün-ı Kerim 35, 52 K usur 44 Kutb 21, 25, 32, 53 L Ledün

ilmi



Ledün ilimleri 32, 56 Lem' 45 Lemü 45 Lisün ul-Mizün 11 Luckmann, Thomas 5 M Mağrib 29 Mağrib bilginleri 21 Mahsüs 61

,ı_ as-

ç

50, 53, 56

el-Malıtütrıt ul:Arabiyye Enstitüsü 59 el-Mdide süresi 60 Makdis (Kudüs) 27 el-Malskari 11, 49, 50, 51 Mdkül 61 mdkülüt 61 Mâlikîlerin R.41I'l-R.uğlit'i 23 Müliki Mezhebi 26 el-Manşür Mantık 23 Mdrifet 44, 49, 50 Müsivüullüh 36 el-Me`öric süresi 58 Mebde' 45 Mecd ud-Din el-Firüzübütli 24, 49, 51, 53, 56 Mecduddin Muhammed b. Ya`kiib el•Firrızübüdi 48 el-Mecellet ul-Endelus 48 37 Mecellet ul-Mecmd Medısi 24 Mehüsin 14 Mehmed Ali Ayni 13 Mekke 40, 52, 57 Mekke-i Mükerreme 21, 26, 28, 30, 31, 50, 56 1VIellıfıf 44 el-Melik ul-`Adil 26 el-Melik ul-A`zam 48, 49 el-Melik ul-Muzaffer Ğüzi b. el-Melik el-Eyyübi 48 Men' 44 MenülFib 14 Menükıbu İbn `Arab' 2 Merküm 46 Mertebe (;_r..-) 45 Meryem süresi 38, 52 Mestür 46 Mevlâna Celâleddin Ritmi 5 il-Vılkid ve I4ühi Eşfi Şerhi Ahv ıll ilküli A`lüm İmüm Bustümi . ebi Yezid 41 Miftüh us-Se`üde 52 Mir'üt ul-Cinün 11, 32 Mir'üt uz-Zemün 10 el-Misbük frl-Cem` beyne's- Şıkük 38 El Mistico A murciano Abenarabi 12 Mişküt ul -Envür 52 Mizün ul- İ'tidül 10 Mohidin 12

71

el-Muf and 'ald el-Muhdlld 55 e-Mu` arrab 24 MdEıviye 34 Mubin 46 el-Mucddile süresi 26 Muciıhede 7, 8, 26, 31, 61 el-Mu4hid 49 mucize 61 Muctehid 55 el-Mueyyed 49 el-Muhaccet ul-Beydd' 52 Muhakkik 53, 56, 63 el-Muhalld 38, 52 Muhammed `aleyhissel'am 19, 63 Muhammed ( Şeyh Muhyiddin) 21, 34 Muhammed b. Muhammed b. 'Ali 20 Muhammed Muhyiddin `Abdullıamid 51 Muhammed b. `Umer b. el-lbseyn er-filızi 23 Muhammed b. Sdid ed-Debuysi 27 Muhammed b. Ydklib el-FIrüzWAdi es-Şir1. 48, 49 el-Mulyta şar ul-Muhtdcu ileyhi min Tdrllai Bagıldd li ibn id-Dubey şi 11 Muhsi 46 Muhyiddin ibn ul:Arabi 10, 23, 25, 27, 30, 31, 32, 33, 49, 51, 54 Muhyiddin, Şeyh- 19, 20, 21, 23, 26, 27, 28, 29, 32, 33, 34, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 63 Muhyiddin Ebii `Abdillülı Muhammed b. 'AH b. Muhammed b. Ahmed b. 'AH timi el-Endelusl 28 Muhyiddin b. ez-Zeki 22 Muk4efe 37, 45, 61 Mukted'a 22 Mulk 3, 39 Mu'min 25 Mun'afık 25 el-Mun'avi 11, 25 Mun'azele 31 Munkir 61 Mürid 37 Murcia 20 Mursiye 20, 27, 30 Mürsid 8, 26, 58 Murşitl Şeyh 56, 63 Muslim 13. el-11accrıc 38 Mustebil 61

72

Muslim 52 Musul 30, 61 el-Muş 'ahede 45 Musgıhede 61 MutEıbe`at 39 Mutasavvıf 8, 9 Mutekellim 55 el-Mutenebbi 35 ,56 Muteş 'abih 46 el-Muzaffer 49 De la Mystique d'Abenarabi, les C'tats, les demeures et les charismes 13 N en-Miblusi 12 M.fils'a 25 Nakli ilimler 22 Namaz 52 Nefl; ul-Tlyb 11, 49, 51 Nefs 57, 58, 60 en-Nevevi 10 Nicholson, R. 12 Nihad Keklik 5 Niyet 45 Nebi 33 en-Nucrtm uz-Zdhira 11, 23, 24, 26, 27, 31 Nuşüş ni-F/işi:İş 34 P Peyğ amber `aleyhisselgn 20, 24, 28, 33, 34, 35, 43, 52, 53, 55, 60 ,61, 62 La Psicologia del extasis en dos grandes misticos musul ınanes : Algazel y Mohidin Abenatabi en Cultura Espanola 12 La Psicologia segun Mohidin Abenarabi 12

Q La Quintessence de la Philosophie de ibni Arabi 13 R Rabb 59 Rabbâni bir hatırlayış 37 Rabbani esrEır 60 Rabbrıni marifet 50 Ravçidt ul-Cennüt 11 er-Ravçl ul-Mi`gır 20 Re'fet 44

Resiiilu Ibn `Arabi 10 Resm 49 Resul 33 Resülullâh `aleyhisseltim 32, 33 er-Ridde 24 Risttle bi ism il-Melik in-Nftztr frr-Reddi 'Ş- Şeyh Muhyicldin 11 Risület ul-Kuds 10 ul-Firdevsiyye fi Cemr il-Elti t- as il.Kudsiyye 55 Riyaiet 7, 8 Riyüiüt 26, 31, 61 Riyüiüt-1 nefs 58 Rusül3 27 Rusül; sahibi 31, 35 er-Ru'yet 45 S Şika 27 Sdd ud-Din Muhammed b. el-Mueyyed b. `Abdi11311. b. 'Ali b Dammüye el-Hamevi 23, 26 es-SahiivI 51 Sülik 8, 36, 56 es-Se ıdüni 27 Sermediyyet 44 Sevdül 20 Sevilla 20 Sibt Ebl'l-Feree ibn il-Cevzi el-Ba ğdüdI 10, 30, 34 Sirr ul-Esrftr 41 es-Sirr il-Mekzüf frl-Medhali bi'lgurftf 43 Stoacııhk 7 Sultan ulfAzam 51 Supplement 30, 31 es-Suyüti 8, 12 Süluk 22, 55, 56 Sünnet 56, 61 ŞadruddIn el-K6nevI Muhammed b. İshak b Yusuf b. 'Ali el-Könevi 30 Şadruddin Muhammed b. ishülF el-R.önevI 21 32, 33, 34 es-Şafedi 11, 25 Şafrül 20 Şahübller 55, 60 Sahib 53 ŞalühuddIn el-Muneccid 2, 5, 15 Şalühuddin es-Şafedi 54

5..ıi.b.

21, 53, 63 Şülihiyye 22, 31 Şuldlk 53 kübrü 50 Şüfl 26, 61 Şüffler 32 Şfifllik 38 Şüfl ribati 26

Şüfrl Mezhebi 24 Şüm 7, 9, 21, 26, 27, 28, 30, 31, 32, 48, 50, 54, 55 Şam Dim Akademisi Dergisi 37 es- Şdrimi 8, 11 Şatühat 7 Şefkat 44 Şems ud-Din Ahmed b. Halil el-ljöyl. 26 Şemsuddln ez-Zehebi et-Türkmüni 25, 31, 33 Şemsuddin es-Salffivi 9 Şerhu Cemihir in-N ıtsfts fi ljalli Kelimftt ilFusûs 12 Şeriat 7, 28, 34 Şeriat ilimleri 55 Şer`I ilimler 22, 31 Şeyh 8, 9, 56 Sezer& uz-Zeheb 10, 11, 25, 27, 30 fi 144 is-Sebil 39 Şifit' Sifft' ul- Ğalit 24 Şihüb ud-Din Ahmed b. Ahmed ez-Zebidi eş- Şerci 9 Şihrıb ud-Din `Umer b. Muhammed es-Suhraverdi 23, 26, 28, 32 ve'd-DIn 19 Şihüb Şuhüd 45 Şurb 45

T Tübrin 55 TahkIk 34, 49 Tahkik ehli 56 Tahzir un-NebUt ve'l- Ğabi min bi İbn `Arabi 11 TdmIm 44 TakelIs makama 33 et-Taklyy ul-Füsi 11 Takva 60 Takyid 44

73

Tüli' 45 Tanrı vergisi 34 Tarihu BaOüd 27 Türlhu Dimaşk 27 Tarih al-islam 10 Tasavvuf 7, 8, 22, 26, 31, 33, 34, 37, 59 Tasavvuf Cereyanlar ı 5 Tasavvuf ehli 31, 61 Tasavvuf ıstılahl 8 Tasavvufi ıstılah 7 Tasavvuf] 7, 41 Tasavvuf ilmi 31, 59 Tasavvuf sinan 8 Tasavvuf] Zevk 8 Tasdik 59 Tabak& ul-Evliyü' 11 Tabakat ul-ljavass ehl iş- Ştdict ve'l-ligüs 9 Tülıü `Abd u1-134i Surür 11 TahAret 52 Tâhü süresi 61 Tarikat 8, 49, 60 TWe 50 Tebdut-Trıbi`in 55 Tecelli 44, 45 et-Teogdrüt ul-ilühiyye 59 et-Tedbirüt fi 104 tl-Memleket ilİnsüniyye 59 Tefsir 23, 52, 56 et-Tefsir ul-Keldr 23, 50, 51, 55 et-Tefsir us- ŞaOr 52, 55 Tekmilet us- Şda 10 Tekvin 45 Temenni 45 Tenüsul 45 et-Tenblh 61 Tenblh ul-Cabi bi Tebrieti İbni `Arabi 12 Tenblh ila Tekflri ibni `Arabl 12 Tenzih us- Ştddik 'an Şıfat iz-Zindlk 12 Tercumün al-Eşvük 10 Teslim 59 Teslimiyyet 60 Tevülud 45 Tevhid 56 The Mystical Philosophy of Muhyid Din Ibnul Arabi 13 Tirmizi 52 Toshihiko Izutsu 5

74

U Ukiid ul-Cevher 11 el:Urvat ul-Vuskü 56 Usill-ü Fıkh 52 Usül 56 Ülfet 44 V Vlicib 61 el-Vüf I bi'l-Vefeyü t 11, 25, 27 Valıdüniyyet 44 Vandet ehli 30 Vandet-i Vücüd 7, 32 Vüris 33 Vrışıt el-Vasıti 8, 11 Velayet 34 Velüyet-i Tzıngı 50 Veli 21, 25 Veliler 56 Veri 53 Vitriyyet 44 Wüstenfeld 27, 28 Y el-Yüfri 11 el-Yavakit ve'l-Cev ıihir 11 Yemen 9 Yeni Eflâtunculuk 7 Yezdün 25 Yünus süresi 35 Yusuf 39, 43 Z Zültid 26 Zebid 9 Zend 24 Zendi 24 Zendin 25 Zerdüşt 24 Zeynerabidin 59 ez-Zeyn ül-Iraki 8 Zeynuddin ez-Zeviivi 26 Ziyüretgâh 28 Zındık 24, 25 Zındıkhk 7, 8 Zuhd 63 Zevk 7, 60

Zelıdir ut-ıl'14 10 Ez-Zeh ıliru ve'1-A`14 fi Şer1;ıi Tercumün ü41,4 48 -Zehebl. 10, 27, 32 Zevk 45 Zeyl ur-Ravdateyn 10 Zeylu Trırkıi Bağc14•1 10

Zikr 52 Zikrullüh 21 Zühir 8, 56 Zühiriye 7 Znhir ehli 33, 53, 56 Zrıhir ilmi 56 Zâhirci münkir 53

75

.

Fiyatı : 8,— TL.